İnsanoğlu doğduğu andan itibaren duyuları aracılığı ile hayata tutunmaya çalışır. Yapabildikleri ya da yapamadıkları sadece kendi kararları ile alakalı değildir. Bebeklik döneminden başlayarak duyusal ve duygusal hassasiyetin azaldığı bir ömür geçirir. Kendimiz olduğumuz her şey hayatımızın ilk yıllarında kazanılmaktadır. Sanat ile yapılan uygulamalar erken çocukluktan, ergenlik sonuna kadar geçen süreçte terapi özelliği taşıyabilir. Bir sanat etkinliğinin terapi olabilmesi için çocukların gelişim dönemlerini, birbiri içine geçen gelişim alanlarını ve bu alanların gelişim özelliklerini bilmek yetmez. Çocuğun yakın çevresini oluşturan yetişkinlerin çevreyi düzenleyici, sağlıklı etkileşimli iletişim sağlayıcı önemli görevleri vardır. Bu araştırmanın amacı; çocukluk döneminin kritik yönleri, çevre, o çevreyi oluşturan çocuğa yakın yetişkinlerin görevleri ve uygun çevrede sanat uygulamalarının onarıcı gücü vurgulanmıştır. Sonuçta; çocukların gelişim ihtiyacı dikkate alınarak sanat uygulandığında psikolojik destek sürecine önemli ve anlamlı katkılar sağlayabileceği, bunun yanı sıra avantajları, sınırlılıkları ve özellikle etik konularına ilişkin uygulama süreçleri ile ilgili standart protokollerin oluşturulması gerektiği bu konuda daha fazla kanıta dayalı araştırmalar yapılmasının önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Alan Eğitimleri |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 1 |