One of the most important topics of discussion in the Usūl al-Fiqh (method of Islamic legislation) is that prohibition indicates falsity. In order to justify and explain the view they adopt in this debate, the Hanafī methodologists divide the actions of the obligator into two parts: sentimental and shar'i actions. They accept that, under normal circumstances, the prohibition renders the sentimental acts null and void, whereas the shar'i acts maintain their legitimacy despite the prohibition. In general, the non-Hanafī methodologists agree with the Hanafīs regarding the consequence of the prohibition of sentimental acts, but they have also adopted the view that the prohibition of shar'i acts still entails nullification. The arguments, objections, and answers of the parties in this debate are available in many works of methodology. In this debate, the Hanafīs' binary division of the acts of the obligators is at an advanced level in terms of the logic of the method of the period. However, some of the examples given in the works of the method when explaining that prohibition indicates deformity and falsity seem to be problematic. These examples are adultery, sexual intercourse with a menstruating wife, and the husband's taking muhālaa (indemnity) from his wife if the nusūz (disobedience) is caused by the husband. The problem with the first issue is that the issue of prohibition is evaluated on the basis of "sexual intercourse" and therefore adultery is considered li-gayrihi kabih (bad for another reason). The problem in the second and third issues is that both acts are considered as sentimental acts. The Hanafī rule is that the prohibition of sensual acts renders them null and void. When sexual intercourse during menstruation and receiving a price in muhālaa are considered to be sentimental acts, the rule is that these acts should not have any legal consequences. However, it is known that both acts have legal consequences. In order to resolve this contradiction, explanations that contain a little bit of trouble have been made in the relevant issues.
This study deals with the nature of the sentimental and shar'i acts, as well as the problems in the aforementioned examples. However, prior to these two issues, the issue of the evidence of the prohibition of the falsity act is also briefly presented to demonstrate the basis on which the issue is explained by the Hanafīs. The aim here is to analyze the relevant examples, to express the nature of the sentimental and the shar'i act as clearly as possible, and to draw attention to the basic criterion that distinguishes the two. Therefore, this study analyzes and evaluates the explanations on the definition and nature of sentimental and shar'i acts in the major classical Hanafī methodological works. As a consequence, the study concludes that in order to distinguish a sharʿī act from a sensory act, it may be misleading to consider only their physical (perceivable by the senses) and sharʿī existence. Therefore, it is concluded that actions that are basically legitimized in the Shari'ah or physical actions that occur within a shar'i act should also be accepted as a shar'i act.
Usûl al-Fiqh Prohibition Shar'i Act Sentimental Act Kabih li-Aynihi (intrinsically bad) Kabih li-Gayrihi (Bad for another reason)
Fıkıh usûlünün en önemli tartışma konularından biri de nehyin fesada delaletidir. Hanefî usûlcüler, bu tartışmada benimsedikleri görüşü temellendirmek ve izah etmek için mükellefin fillerini hissî ve şer’î fiil şeklinde iki kısma ayırmaktadırlar. Onlar, normal şartlarda nehyin hissî fiilleri batıl kıldığını kabul ederken; şer’î fiillerin ise nehye rağmen, aslen meşruiyetlerini sürdürmekte olduğunu benimsemişlerdir. Genel itibariyle Hanefî olmayan usûlcüler, hissî fiillerdeki nehiylerin sonucu ile ilgili olarak Hanefîlerle aynı görüşte olmakla birlikte şer’î fiillerde nehyin yine butlanı gerektirdiğini benimsemişlerdir. Bu tartışma ile ilgili olarak tarafların delil, itiraz ve cevapları birçok usûl eserinde mevcuttur.
İlgili tartışmada Hanefîlerin mükelleflerin fiillerine yönelik olarak yaptıkları hissî ve şer’î fiil ayrımı, dönemin usûl mantığı açısından ileri bir seviyedir. Ancak nehyin kubuh ve fesada delaleti izah edilirken; usûl eserlerinde verilen konuyla ilgili bazı örneklerin problemli olduğu dikkat çekmektedir. Bu örnekler zina, hayız hâlindeki zevceyle cinsel mukarenet ve nüşûzun kendisinden kaynaklanması durumunda kocanın karısından muhâlaa bedeli almasıdır.
Birinci meseledeki problemin, nehiy konusu fiilin “cinsel mukarenet” üzerinden değerlendirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu şekildeki bir yaklaşım, zinanın li-gayrihi kabih olarak kabul edilmesine neden olmuştur. Oysa ilgili nassta yasağa konu olan eylemin cinsel mukarenet değil de zina olması göz önünde bulundurulduğunda; zinanın li-aynihi kabih olarak görülmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. İkinci ve üçüncü meseledeki problem ise her ikisinin de hissî fiil olarak kabullenilmesidir. Hanefîlerdeki kural, hissî fiiller hakkındaki nehyin bu tür fiilleri batıl kılması şeklindedir. Hayız hâlinde cinsel mukarenet ve muhâlaa bedeli almak hissî birer fiil olarak kabul edilince; kural gereği bu fiillerin hiçbir hukukî sonuç doğurmaması gerekmektedir. Hâlbuki her iki fiilin de birtakım hukukî sonuçlarının varlığı bilinmektedir. İşte bu çelişkiyi gidermek için her iki meselede de bir nebze tekellüf içeren açıklamaların yapıldığı görülmektedir.
Özellikle son iki meselede, hissî ve şer’î fiillerin mahiyetleri ve bu iki tür fiili birbirinden ayıran temel kıstasın ne olduğu hususunun büyük önem arz ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu iki kavramın tanımlarının tahlil edilmesi gerekmektedir. Klasik usûl eserlerindeki tanım ve açıklamalar incelendiğinde; hissî ve şer’î fiilleri birbirinden ayıran özelliğin tek olmadığı görülmektedir. Özellikle şer’î fiili hissî fiilden ayırt eden birden fazla yönünün olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu özelliklerden sadece birinin dikkate alınması durumunda; her bir fiile örnek olarak zikredilecek meselenin seçiminde hata yapılabilmektedir. Yukarıda sözü edilen ikinci ve üçüncü meseledeki problemin böyle bir durumdan kaynaklandığı öngörülmektedir.
Her iki kavramın tanımları incelendiğinde; somut varlıklarının bulunması ve duyularla hissedilmesi açısından hem hissî hem de şer’î fiillerin ortak olduğu görülmektedir. Yine şeriatta her ikisi için de belirlenmiş birtakım hükümlerin bulunması yönüyle ortaktırlar. Şer’î fiili hissî fiilden ayırt eden temel özellikler ise onun şeriat tarafından temelde meşru kılınmış ve meşruiyetinin sağlanması için belirli bazı rükün ve şartları taşıması gerektiği bildirilmiş olmasıdır. Yani temelde meşruiyeti ve meşru olarak gerçekleşme şekli bildirilmiştir. Hissî fiil ise gerçekleşmesi konusunda şeriatın belirli bazı sınırlar çizmiş olmadığı fiil olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre hissî fiil, şeriattan önce de sonra da bilinen hâli üzere kalan, gerçekleşme şekline yönelik şeriatın belirlemede bulunmadığı fiildir. Bu özelliklerle birlikte düşünüldüğünde; hayız halinde cinsel mukarenet ve muhâlaa bedeli almanın şer’î birer fiil olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü her ikisi de temelde meşru kılınmış fiillerdir.
İşte bu çalışma, bahsedilen örneklerdeki problemleri zikretmekle birlikte hissî ve şer’î fiillerin mahiyetini incelemektedir. Ancak bu iki husustan önce konunun Hanefîlerde hangi temel üzerinde izah edildiğini göstermek üzere nehyin fesada delaleti hususu da özetle sunulmuştur. Buradaki amaç, ilgili örnekleri tahlil etmek, hissî ve şer’î fiilin mahiyetlerini olabildiğince açık bir şekilde ifade edebilmek ve ikisini birbirinden ayıran temel kıstasa dikkat çekmektir. Dolayısıyla çalışmada belli başlı klasik Hanefî usûl eserlerindeki hissî ve şer’î fiillerin tanım ve mahiyetlerine dair açıklamalar incelenmiş, değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak çalışmada, şer’î fiili hissî fiilden ayırmak için bunların sadece maddî (hislerle algılanabilen) ve şer’î varlığını dikkate almakla yetinmenin yanıltıcı olabileceğine ulaşılmıştır. Dolayısıyla şeriatta temelde meşru kılınmış olan eylemlerin veya şer’î bir fiil içerisinde vuku bulan maddî eylemlerin de şer’î bir fiil olarak kabul edilmesi gerektiği kanaati hâsıl olmuştur.
Fıkıh Fıkıh Usûlü Nehiy Şer'î Fiil Hissî Fiil Kabih li-Aynihi Kabih li-Gayrihi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 29 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 28 Sayı: 1 |
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.