Bu çalışma, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte sınırları dönemin entelektüellerinin yaklaşımları üzerinden anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, dönemin önde gelen entelektüellerinden Namık Kemal, Ziya Gökalp ve Mehmet Akif Ersoy’un düşüncesinde sınır kavramı ele alınmıştır. Dönemin entelektüellerinin yaklaşımlarında ve çözüm önerilerinde sınırların nerede yer aldıkları ve neleri sembolize ettikleri, bu çalışmanın temel sorunsalını oluşturmaktadır. Bu sorunsal çerçevesinde, çalışmada, söz konusu entelektüellerin yaklaşımları üzerinden Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte sınırların içerdiği anlamlara odaklanılmıştır. Sınırların Namık Kemal’de kutsal bir fikir ve yüce bir değer olarak vatanın bir parçası, Ziya Gökalp’te Turan’dan Anadolu’ya Türk milliyetçiliğinin, millî kimliğin ve kültürel farklılıkların bir taşıyıcısı ve Mehmet Akif Ersoy’da mukaddes bir mekânın ve Türk-İslam kimliğinin kurucu unsuru olduğu anlaşılmıştır. Her üç entelektüelin düşüncesinde sınırlar, coğrafi bir işaret değil, aksine vatanı ve milleti ifade eden değerlerin taşıyıcısıdır. Sözü edilen entelektüellerin yaklaşımlarından hareketle, sınırların, Osmanlı vatanını korumanın ve Türk vatanını kurmanın bir adı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu dönemde sınırların yok olmaktan kurtulmanın ve yoktan var olmanın bir ifadesi olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, Osmanlı’nın son döneminde sınırların savunmacı, buna karşın erken Cumhuriyet döneminde inşacı bir karakterde olduğu anlaşılmıştır.
This study aims to understand the borders in the transition from the Ottoman Empire to the Republic through the approaches of the intellectuals of the period. For this purpose, the concept of border was discussed in the thought of Namık Kemal, Ziya Gökalp and Mehmet Akif Ersoy, who were the leading intellectuals of the period. The main problematic of this study is where the borders are located and what they symbolize in the approaches and solution proposals of the intellectuals of the period. Within the framework of this problematic, the study focuses on the meanings contained in the borders of the transition from the Ottoman Empire to the Republic through the approaches of the intellectuals in question. It has been understood that borders are part of the homeland as a sacred idea and a supreme value in Namık Kemal, a carrier of Turkish nationalism, national identity and cultural differences from Turan to Anatolia in Ziya Gökalp, and a constituent element of a sacred place and Turkish-Islamic identity in Mehmet Akif Ersoy. In the thinking of all three intellectuals, borders are not a geographical sign, but rather the carrier of values that express the homeland and nation. In the said period, it has been seen that borders are an expression of getting rid of extinction and coming into existence out of nothing. In this context, it has been understood that the borders were defensive in the last period of the Ottoman Empire, but constructive in the early Republican period.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Sosyoloji |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Mayıs 2022 |
Gönderilme Tarihi | 23 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |