Batı felsefi düşünce tarihinde hakikat rejimi büyük ölçüde aklın düzeni ve duyular hiyerarşisi üzerine kurulmuştur. Duyular hiyerarşi içinde görme ve işitme duyusuna ayrıcalıklı bir konum tanınırken koku alma duyusu birçok filozof tarafından epistemik ve estetik açıdan yetersiz ve güvenilmez bulunarak küçümsenmiş ve değerden düşürülmüş, insanın en ilkel, hayvansı duyusu olarak görülmüştür. Modern felsefe de antiklerin koku alma duyusuna karşı takındıkları olumsuz tutumunu büyük ölçüde devam ettirmiştir. Nietzsche, kokuyu değersizleştiren ya da marjinalize eden felsefi geleneğe radikal bir şeklide karşı çıkarak koku alma duyusunu en yetkin bilgi kaynağı olarak konumlandırır. Hakikati koklayarak bulduğunu iddia eden Nietzsche, Batı felsefesinde hem akıl ile duyular arasında hem de duyuların kendi arasında kurulan hiyerarşiyi tepetaklak eder. Onun genel olarak duyular özellikle de koklama duyusu ile hakikatin kavranması arasında kurduğu ilişki bir bilgi kaynağı olarak içgüdülerin yani bedeninin akla karşı öncelemesini ifade etmektedir. Onun epistemolojisinde akli ve ruhsal olan duyusal ve bedeni olan karşındaki ayrıcalıklı konumunu kaybeder. Bir çeşit epistemolojik devrim olarak görülebilecek değişimle birlikte beden bir bilgi kaynağına dönüşür. Bir hakikat metafiziği üzerine kurulan tüm değerler çürümüştür ve bu çürümeyi en yetkin kavrama aracımız burnumuz olacaktır.
The regime of truth in the history of Western philosophical thought is largely based on the order of the mind and the hierarchy of the senses. While the senses of sight and hearing are given a privileged position in the hierarchy of the senses, the sense of smell has been underestimated and devalued by many philosophers as they are deemed inadequate and unreliable in terms of epistemic and aesthetics. The sense of smell has been seen as the most primitive, animalistic sense of man. Modern philosophy has also largely continued the negative attitude of the ancients towards the sense of smell. Nietzsche radically opposes the philosophical tradition that devalues or marginalizes smell, seeing the sense of smell as the most authoritative source of knowledge. Claiming to find the truth by smell, Nietzsche turns upside down the hierarchy established in Western philosophy both between the mind and the senses and between the senses themselves. The relationship he established between the senses in general, especially the sense of smell, and the comprehension of the truth, expresses the prioritization of instincts, that is, of the body, as a source of knowledge. In his epistemology, the mental and spiritual lose their privileged position over the sensory and bodily. With this change, which can be seen as a kind of epistemological revolution, the body turns into a source of information. All values founded on the metaphysics of truth have rotted, and our nose will be our most competent tool to grasp this decay.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Bilgi Felsefesi, 19. Yüzyıl Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Kasım 2023 |
Gönderilme Tarihi | 12 Eylül 2023 |
Kabul Tarihi | 28 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 36 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
2024 yılı özel sayımız ve Aralık ayındaki olağan sayımız için makale kabulü tamamlanmıştır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.