Arabuluculuk, günümüz yargı sisteminde davaların uzun sürmesinden ötürü, mahkemeler üzerindeki iş yükünün hafifletilmesine yönelik sunulan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden en sık kullanılan türlerindendir. Ülkemizde yoğun bir şekilde uygulanan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk, temelinde ihtiyari arabuluculuk şeklinde uygulanırken, zaman içerisinde sağlamış olduğu birçok avantajlar nedeniyle dava açılmadan önce başvurulması zorunlu hale gelerek usul hukuk anlamında dava şartı haline gelmiştir. Dava açıldığı sırada davacının taleplerini aralarında bir aslilik-ferilik ilişkisi kurarak aynı dilekçede ileri sürme imkânı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında “ terditli dava” olarak sunulmuştur. Terditli davada, dilekçede iki ayrı talebini aralarında bir derecelendirme bir diğer deyişle bir kademelendirme yaparak ileri sürmektedir. Taleplerinden ilki asli talep, diğeri feri talep olarak nitelendirilmektedir. Bizde bu çalışmamızda Türk hukukunda dava şartı arabuluculuk kapsamında terditli davalara ilişkin problemler ve bunlara yönelik çözüm önerileri sunmaya çalışacağız. Çalışmamızda, konuya ilişkin kanuni düzenlemeler, öğretiye dair görüşler, Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay’ın kararlarına dayanılarak analitik bir tutum izlemeye ve elimizden geldiğince karar analizi yapmaya çalışacağız. Çalışmamızda, mahkeme uygulamaları ve öğretideki görüş ayrılıklarının temelinde kanuni düzenlemelerinin yetersiz olduğu ve bu yetersizliğinde beraberinde getirdiği boşlukların sebep olduğu tespit edilmiştir. Kanun koyucunun bu hususta yapması gereken şeyin terditli davalarda dava şartı arabuluculuğa yönelik olarak daha belirgin bir kanuni düzenlemeyle farklı görüş ve yorumları ortadan kaldırmasının mümkün olacağı kanaatindeyiz.
Mediation is one of the most commonly used alternative dispute resolution methods aimed at alleviating the workload on courts due to the lengthy duration of cases in today's judicial system. Widely practiced in our country, mediation, as a form of voluntary mediation, has become mandatory to resort to before filing a lawsuit over time due to the many advantages it offers, thus becoming a procedural condition in terms of procedural law. The opportunity for the plaintiff to present their demands by establishing a relationship of priority in their petitions, known as "conditional lawsuit" within the scope of Law No. 6100 on Civil Procedure, is presented. In a conditional lawsuit, the plaintiff presents two separate demands in their petition by establishing a prioritization, in other words, a gradation. The first of their demands is characterized as the principal demand, and the other as the ancillary demand. In this study, we will attempt to present the problems related to conditional lawsuits within the scope of mediation in Turkish law and propose solutions to these problems. In our study, we will adopt an analytical approach based on legal regulations, opinions in doctrine, and decisions of Regional Courts of Appeal and the Court of Cassation, and we will try to conduct decision analysis as much as possible. It has been determined in our study that the root of the differences in court practices and opinions in doctrine lies in the inadequacy of legal regulations and the gaps it brings along. We believe that what the legislator needs to do in this regard is to eliminate different views and interpretations with a more explicit legal regulation regarding mediation as a condition for filing a lawsuit in conditional lawsuits.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 12 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 1 |