Konar-göçerlerin hareketleri, nüfusun arttığı ve daha önemlisi devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde, yerleşik köylünün yerini yurdunu terk etmesi için önemli bir unsur olmuştur. Nüfusun fazla olmadığı ve tarım alanının görece geniş olduğu ilk devirlerde, devlet otoritesi de güçlü olduğundan, konar-göçerlerin hareketleri bir sıkıntı oluşturmazken, ne yazık ki sonraki dönemlerde işler değişmiştir. Nüfusun artması, yerleşme dokusunun yoğunlaşması, tarım alanlarının artık yetersiz kalması ve hepsinden önemlisi, devlet otoritesinin zayıflaması ile konar-göçerler rahat ve pervasız hareketler yapmaya başlamışlardır. Yerleşik nüfusun ekim alanlarına zarar verdikleri gibi insanların canlarına kast etme ve hatta eşkıyalık yapma gibi kanun dışı işlere de başlamışlardır. Dolayısıyla yerleşik köylü bu sıkıntılar ile mücadele etmektense, kolay olanı tercih ederek yerini yurdunu terk etmişlerdir.
Osmanlı iskân tarihi için önemli bir problem olan terk edilmiş/kaybolan köyler meselesini müstakil bir çalışmada ilk ifade eden kişi Suraiya Faroqhi’dir. 1976 yılında sunduğu “Anadolu İskanı ile Terkedilmiş Köyler Sorunu” başlıklı bildirisiyle araştırmacıların ilgisini bu konuya çekmek istemiştir. Fakat 1976 yılından yakın döneme kadar bu konuda müstakil bir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada konar-göçer yerleşik mücadelesi Osmanlı Devleti’nde önemli bir problem olan terk edilmiş/kaybolan köyler problemi çerçevesinde değerlendirilecektir.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 11 Sayı: 21 |
Gazi Akademik Bakış Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.