Türkiye Cumhuriyeti tarihinin başlangıcından 1960 yılındaki askeri darbeye kadar olan süreçte hukuk sistemi çeşitli nedenlerle birçok kez değiştirilmiştir. Bu nedenlerden bir tanesi zararlı ideolojilerle mücadele etmektir. Komünizm gibi rejimi tehdit eden devrimci bir düşünce de bu ideolojilerden biridir. Komünizmin, devletin bekasını tehlikeye sokacağı düşüncesiyle anayasa, kanun, kararname, sansür ve yasaklar aracılığıyla önlemler alınmaya çalışılmıştır. Cezaların yeterli olmadığı durumlarda bir düşünce suçu olan komünizm, fiili bir teşebbüs haline getirilerek isyana teşvik, hükümeti devirme ve rejimi değiştirme faaliyeti olarak görülmüştür. Bu kapsamda komünistlik faaliyeti ya da propagandasıyla suçlanan kişiler daha ağır cezalar almıştır. Fakat kanunların ideolojik suçları kapsayıcı özellikler taşıması için yapılan çalışmalar da devam etmiştir. Dünyada komünist ya da anti-komünist hareketlerin durumu takip edilerek komünizme karşı mücadelede tedbirler arttırılmış, NATO’ya giriş sürecinde ve girildikten sonra da komünizm fiili bir düşman konumuna erişmiştir. 1923 ve 1960 yılları arasında komünizme karşı gösterilen tutum beş aşamada incelenirken, Türk ceza kanunlarının, kararnamelerin ve düşünce özgürlüğünün geçirdiği değişim, ideolojinin hükümet politikalarında ne kadar çok yer tuttuğunu göstermektedir. Bu politikaların uygulanabilmesi için de yargının aracılığına ve kolluk güçlerinin yardımına ihtiyaç duyulmuştur. Böylece, ideoloji toplumun yanı sıra hukuk, adalet, yargı gibi alanları da etkilemiş, hatta şekillendirici etkisiyle bu kanunların oluşturulmasındaki aktörlerden biri olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 14 Sayı: 27 |
Gazi Akademik Bakış Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.