Karadeniz ile Azak Denizi’nin doğu kesimini ayıran Anapa Yarımadası’ndan başlayarak Hazar Denizi kıyısındaki Apşeron Yarımadası’na kadar uzanan Büyük Kafkas Sıradağlarını ve bu dağların iki yanındaki arazileri kapsayan Kafkasya (Dursun 2001: 157), Asya, Avrupa ve Afrika’ya yakın olması, tarihi ticaret yolları ile doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusundaki göç yolları üzerinde bulunması gibi nedenlerle tarih boyunca sürekli dış etkilere maruz kalmış ve bu durum bölgeye etnik, dini ve kültürel bakımdan büyük bir çeşitlilik ve zenginlik kazandırmıştır. Kafkasya, sahip olduğu stratejik ve jeopolitik önem ile yer altı ve yer üstü zenginlikleri nedeniyle tarih boyunca büyük güçlerin hâkimiyet mücadelesine de sahne olmuştur. 16. yüzyılın ikinci yarısında bölgeye akınlara başlayan Ruslar, bölgedeki güçlerini gittikçe artırmışlar, Çar I. Petro (1682-1725) döneminde Kuzey Kafkasya ile Hazar Denizi kıyılarındaki bazı yerleşim yerlerini ele geçirmişlerdir. Nadir Şah Kafkasya’da hâkimiyeti tekrar ele geçirmek için mücadele etmişse de onun 1747’de öldürülmesinden sonra bölgede siyasi birlik tamamen bozulmuştur. Bu siyasi dağınıklıktan yararlanan Ruslar 1770-1801 yılları arasında Doğu Osetya, Çerkezistan, Kabartay ve Doğu Gürcistan’ı işgal etmiştir. 18. yüzyılın sonlarında İran’da hâkimiyeti ele geçiren Kaçarlar, Güney Kafkasya’da hâkimiyeti yeniden kurmaya çalışmışsa da 18014-1813 ve 1826-1828 yılları arasında Ruslarla yapılan savaşlarda başarı sağlanamaması Dağıstan ile Güney Kafkasya’nın tamamen Rusya’nın hâkimiyeti altına girmesine yol açmıştır (Aliyev 2001: 159).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Yayın Değerlendirme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 24 |
Açık Erişim Politikası