Rusya’daki otokratik rejime son darbeyi indirmeden önceki ilk büyük kriz olarak değerlendirilebilecek 1905 Devrimi, kitlesel seferberlik ve kolektif eylem yoluyla toplumsal farkındalığın ortaya çıktığı benzersiz bir siyasi iklim doğurmuştur. Yaygın sosyal ve ekonomik eşitsizlik, ağır çalışma koşulları ve siyasi baskı, işçiler, köylüler ve aydınlar da dahil olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri arasında örgütlü muhalefetin oluşmasını sağlamıştır. Ancak, bunlarla eş zamanlı olarak, kendini otokratik rejimi ve Rus Ortodoks Kilisesi’nin çıkarlarını korumaya adamış, değişime dirençli muhafazakâr gruplar da ortaya çıkmıştır. Karşı-devrimciler, ülke genelinde Kara Yüzler olarak bilinen aşırı milliyetçi, hoşgörüsüz ve anti-Semitist bir hareket başlatmıştır. Sol ve liberal fikirlerin Rus halkının çıkarlarını tehdit ettiğine inanan bu kesim, rakiplerine yönelik örgütlü şiddet eylemleriyle seslerini duyurmuştur.
Kara Yüzler çatısı altında faaliyet gösteren örgütlerin benimsediği yöntem ve eylemler, sağcı siyasi oluşumlar dahil birçok kesim tarafından kınansa da çelişkili biçimde doğal rakipleri sayılabilecek bazı çevrelerden destek görmüştür. Bu bağlamda Kara Yüzlerin faaliyet ağına dahil olanlar arasında Kafkasya, Orta Asya, Volga-Ural gibi bölgelerde ikamet eden Rusya Müslümanları da bulunmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan Türk-Tatarlar arasındaki Aydınlanma eğilimlerini engellemeyi amaçlayan Kara Yüzler, Türkiye’nin Kazan, Astrahan, Börö ve Ufa gibi şehirlerinde örgütlenmişlerdir. Aynı zamanda, Rus halkını kendi gerçekliklerindeki Yahudi boyunduruğundan kurtarmak için imparatorluktaki bazı ulusal azınlıklar arasında destek arayışına girmişlerdir.
Çarlık rejimi yüzyıllar boyunca imparatorluktaki Müslüman Türk unsurları ötekileştiren ve bu sebeple derin bir hayal kırıklığı ve memnuniyetsizliğe yol açan politikalar uygulasa da Kara Yüzler özellikle İslâm inancını manipüle ederek bu duyguları istismar etmeye çalışmıştır. Bu sayede, değişim çağrısı yapan tüm devrimci unsurlara karşı Müslümanları seferber etmeye çalışmıştır. Kara Yüzler, öncelikle itibarını Rus hükümetine borçlu olan bazı muhafazakâr entelektüeller ile din adamlarını bünyesine katmıştır. Daha sonra, korunma ve yeni fırsatlar arayan basit köylüleri ikna etmeye çalışmışlardır. Bu açıdan, Rusya Müslümanları ile monarşist Ruslar arasındaki ilişkilerin daha devrimin ilk yıllarında meyve vermeye başladığı anlaşılmaktadır.
Devrim yıllarında Bakü ile birlikte Türk dünyasındaki liberal eğilimlerin ve Türkçü fikirlerin iki büyük merkezinden biri olan Kazan’da, monarşist Ruslar ve Tatarlar arasında bir Kara Yüzler projesinin hayata geçirilmesi oldukça ilgi çekicidir. Bu amaçla 1908 yılında faaliyete geçen Çarlık-Halk Müslüman Cemiyeti, Rusya’daki diğer sağcı örgütlerin bir muadili olarak ortaya çıkmıştır. Cemiyetin amacı, ayrılıkçı eğilimlerin güçlü olduğu bölgelerde Çar’a sadık kitlelerin yardımıyla, devrimci fikirlerin yayılmasına engel olurken, Duma’daki Türk vekillere karşı koymaktır. Ancak Rusya’da yaşayan Türk-Tatarları sağcı monarşist örgütler altında toplama çabaları, Kara Yüzler açısından umulan neticeleri vermemiştir. Yine de 1914’teki başarısız Sırat el-Müstakîm örneğinde görülebileceği gibi Rusya’daki Türk-Tatar azınlık ile Çarlık yanlısı fraksiyonlar arasındaki kurumsal iş birliği denemeleri, kesintili olarak 1917’deki Bolşevik Devrimi’ne kadar olarak devam etmiştir.
The 1905 Revolution, which can be regarded as the first major crisis before dealing the final blow to the autocratic regime in Russia, gave rise to a unique political climate where social awareness emerged through mass mobilization and collective action. Widespread social and economic inequality, harsh working conditions, and political repression paved the way for organized opposition among various segments of society, including workers, peasants, and intellectuals. However, conservative groups, resistant to change and devoted to protecting the autocratic regime and the interests of the Russian Orthodox Church, emerged as well. The Counter-revolutionaries, launched an ultranationalist, intolerant, and anti-Semitic movement known as the Black Hundreds across the empire. Believing that leftist and liberal ideas posed a threat to the interests of the Russian people, these groups made their voices heard by using organized violence against their opponents.
Although the methods and actions adopted by the organizations operating under the umbrella of the Black Hundreds were condemned by many segments, including right-wing political formations, ironically, they received support from certain groups that could be considered as their natural rivals. In this context, those who were part of the Black Hundreds’ network included Muslims of Russia residing in regions such as the Caucasus, Central Asia, and the Volga-Ural. Within these regions, the Black Hundreds aimed to hinder the Enlightenment tendencies among the Turkish-Tatar population and organized in cities such as Kazan, Astrakhan, Birsk, and Ufa. At the same time, they sought support among certain national minorities in the empire in order to free the Russian people from what they perceived as Jewish yoke in their own reality.
Even though the tsarist regime implemented policies that marginalized the Muslim Turkish elements in the empire for centuries, leading to a deep sense of disappointment and dissatisfaction, the Black Hundreds attempted to exploit these feelings by particularly manipulating Islamic faith. By doing so, they aimed to mobilize Muslims against all revolutionary movements calling for change. The Black Hundreds primarily recruited conservative Muslim intellectuals and clerics who owe their reputation to the Russian government. Later, they sought to recruit simple peasants who were looking for security and new opportunities. In this regard, it can be said that the relations between Russian Muslims and monarchist Russians began to bear fruit in the early years of the revolution.
It is quite intriguing that a Black Hundreds project was adopted between monarchist Russians and Tatars in Kazan, which was one of the two major centers of liberal tendencies and Turkist ideas in the Turkic world, along with Baku during the years of revolution. For this purpose, the Tsarist-People’s Muslim Society, which founded in 1908, emerged as a counterpart to other right-wing organizations in Russia. The aim of the society is to oppose the Turkish deputies in the Duma, while preventing the spread of revolutionary ideas with the help of the masses loyal to the Tsar in regions where separatist tendencies are strong. However, the efforts to unite the Turkish-Tatar population in Russia under right-wing monarchist organizations did not yield the expected results for the Black Hundreds. Nevertheless, as can be seen in the failed case of Sirat el-Müstakîm in 1914, the attempts at institutional collaboration between the Muslim Tatar minority in Russia and pro-Tsarist factions continued intermittently until the Bolshevik Revolution in 1917.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halkları ve Toplulukları, Türk Kültür Tarihi, Genel Türk Tarihi (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 14 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |