The late 19th century and the beginning of the 20th century were the periods when the Ottoman Empire dealt with many problems both internally and externally. The Treaty of Berlin, signed after the War of 1993, was almost the culmination of separatist movements for the Ottoman Empire, which constituted a multinational empire. The Balkan lands, which have been given great importance since the first periods of domination due to their strategic location, have become the center of these separatist ambitions with nationalist rebellions and the interventions of foreign states. The fact that it is far from the center and that non-Muslims mostly reside here has caused external groups to operate effectively in the region and enabled the bandits who climbed the mountains to spread their committee activities.
It is understood that the bandits who continue their activities in Rumelia especially aim to cause public chaos by kidnapping the children and girls of the people, regardless of whether they are Muslims or non-Muslims. In addition to paying ransom, it should not be ignored that they aim to harm villages or provide more human support and prove their power. Particularly Bulgarian gangs were reflected in archive documents with banditry incidents at the end of the 19th century. In order to prevent the people from fighting against them themselves, reinforcements were constantly sent to the region and patrols were increased in areas where public order problems were intense. However, it is understood that the gangs want to attract the attention of Europe and complicate the events with their intervention.
It has been observed that, in cases of kidnapping of girls among non-Muslim communities, the best possible precautions were taken, especially to avoid the intervention of European states. For this reason, advisory committees or tax farmers, consisting of prominent people with strong oratory power among the people, were appointed to calm the people or the parties. If it was possible to turn the events from a personal matter as soon as possible and find the girls, hand them over to their families, or end in marriage, this was the way to go. It is understood that the authorities here prioritize the security and peace and tranquility of the region. It is even noteworthy that some girls, after escaping, were living in Muslim homes that they found safe.
Apart from this, it has been observed that the kidnappings of children and girls in Anatolia took place among the Armenians who were in rebellion during this period or the Circassians with poor economic conditions who migrated here. It was understood that the Armenians were aiming to create public chaos or social unrest, as was experienced in the girl abduction cases in Rumelia. It has been determined that in cases of girl abduction, which can be considered individual, people make arrests or, if possible, a marriage contract is made in order to impose the penalties mentioned in the penal codes. However, undesirable incidents such as assault, injury and death have occurred here, too. It is also thought that the state tries to prevent public demonstration problems due to such events and prioritizes ensuring the peace and prosperity of the region.
Considering the situation the state is in, its efforts to eliminate security weaknesses in preventing kidnappings amid ongoing wars and economic difficulties abroad are truly admirable. When we look at all these kidnapping cases, it is seen that they tend to cause public chaos and internal conflict at a time when relations are hanging by a thread.
19. yüzyıl sonları 20. yüzyıl başları Osmanlı Devleti’nin dönem itibariyle hem içeride hem de dışarıda pek çok sıkıntıyla uğraştığı devirlerdir. 93 harbi sonrası imzalanan Berlin antlaşması, çok uluslu bir imparatorluğu teşkil eden Osmanlı için âdeta ayrılıkçı hareketlerin zirveye tırmanışı olmuştur. Stratejik konumu hasebiyle hâkimiyetin kurulduğu ilk dönemlerden itibaren oldukça önem verilen Balkan toprakları milliyetçilik isyanları ve dış devletlerin de müdahaleleriyle bu ayrılıkçı emellerin merkezi hâline gelmiştir. Merkeze uzak olması, gayr-i müslimlerin yoğun olarak buralarda ikâmet etmiş olmaları dış mihrakların bölgede etkin bir şekilde faaliyet göstermelerine sebep olmuş, dağa çıkan eşkıyaların komitacılık faaliyetlerinin yayılmasını sağlamıştır.
Rumeli’de faaliyetlerini sürdüren eşkıyaların özellikle ahali karmaşası çıkarma amacında oldukları Müslüman gayr-i müslim ayırt etmeksizin ahali çocuk ve kızlarını kaçırmalarından anlaşılmaktadır. Fidye karşılığı yapmaları dışında, köylere zarar verme ya da bünyesine daha çok insan desteği sağlama ve bir güç ispatı yapma amacında oldukları da göz ardı edilmemelidir. Özellikle Bulgar çeteleri eşkıyalık olayları ile 19. yüzyıl sonlarında arşiv belgelerine yansımışlardır. Halkın bizzat bunlara karşı mücadele içerisine girmemeleri için bölgeye sürekli takviye birlikler gönderilmiş, asayiş probleminin yoğun olduğu bölgelerde devriyeler sıklaştırılmıştır. Ancak, burada çetelerin amacının Avrupa’nın dikkatini çekmek ve onların müdahaleleriyle olayları daha da çetrefilli hâle getirmek istedikleri anlaşılmaktadır.
Müslüman gayr-i müslim cemaatleri arasında yaşanan kız kaçırma olaylarında özellikle Avrupalı devletlerin müdahalesinden sakınıldığından elden gelen tedbirlerin uygulandığı görülmüştür. Bu sebeple halk arasında öne çıkan hitabet gücü kuvvetli kişilerden oluşan nasihat heyetleri ya da mültezimler ahaliyi veya tarafları teskin etme amacıyla görevlendirilmişlerdir. Olayların bir an önce şahsi mesele hâlinden çıkarılarak kızların bulunması, ailelerine teslimi veya evlilikle sonuçlandırılması mümkünse bu yola gidildiği olmuştur. Burada yetkililerin bölgenin güvenliğiyle huzur ve sükûnunu sağlamayı ön plânda tuttukları anlaşılmaktadır. Hatta bazı kızların kaçtıktan sonra güvenli buldukları Müslüman evlerinde ikâmet ediyor olmaları dikkat çekicidir.
Bunun dışında Anadolu’da meydana gelen çocuk ve kız kaçırma olaylarının bu dönem ayaklanma hâlinde bulunan Ermeniler ya da buraya göçlerle gelen ekonomik durumu yetersiz Çerkesler arasında yaşandığı görülmüştür. Ermenilerin Rumeli’deki kız kaçırma vakalarında yaşandığı gibi ahali karmaşası veya sosyal huzursuzluk çıkarma amacında oldukları anlaşılmıştır. Halk arasında bireysel denebilecek kız kaçırma vakalarında da ceza kanunnamelerinde zikredilen cezaların uygulanması amacıyla tutuklamaya gidildiği veya mümkünse nikâh akdi gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Ancak burada da istenmeyen darp, yaralama ve ölüm gibi hâdiseler yaşanmıştır. Yine devletin halk arasında bu türden olaylar sebebiyle nümayiş problemlerini engellemeye çalıştığı bölge huzur ve refahını sağlamayı ön planda tuttuğu düşünülmektedir.
Devletin içinde bulunduğu durum düşünülürse dışarıda süregelen savaşlar ve yaşanan ekonomik sıkıntılar içerisinde kaçırma olaylarını engellemede güvenlik zafiyetini ortadan kaldırmaktaki çabası gerçekten takdire şâyândır. Yaşanan tüm bu kaçırma vakalarına bakıldığında da ilişkilerin pamuk ipliğine bağlı olduğu bir dönemde ahali karmaşası ve bir iç çatışma yaşatma meyillinde oldukları görülmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yakınçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 5 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |