No person can live alone. As such, it has to establish a social life with creatures of its own kind. This brings with it political and social solidarity. As everyone knows, the independent structure that people establish as an organization on a certain geography is called the state. Undoubtedly, as in all societies in the world, laws determining the state and individual relations were needed in order for the state structure to function systematically in the old Turks. Because it is unthinkable to think of a community or state that is devoid of order, respect between people, rights and law. In Kutadgu Bilig, where the principles of Turkish state philosophy are determined, Yusuf Has Hacib states that justice, law, righteousness and honesty are the basis of the state. Spreading and correcting the laws, which are the pillars of state and social life, is one of the most important duties of the Turkish khagans. Every khan who ascends to the throne swears that he will not stray from the law and that he will make justice prevail. Although laws may seem illogical, it is impossible to break them. In old Turkish inscriptions, Turkish laws are specifically told to the public and future generations. Strict adherence to the tradition, which means law, and the effort not to disturb the established order is a remarkable issue in the old Turkish thought. Although the ruler is seen as the sole authority in the Turkish state, the decisions of the assembly are binding and even the ruler cannot change them, as we witness from time to time in Turkish history. Those who violated the law were severely punished. Therefore, people have tried to determine how to behave in society and which rules to follow with certain rules since they started to live together in history. For this reason, although there are some principles that have not changed since the creation of mankind, today many things have been given a different meaning with the needs of the age. As members of the civilized world, the Turks have also shaped their social structures within the framework of laws compatible with their national identity from the past to the present. We know that these unwritten laws regulating the social lives of the Turks in history were called “töre” (törüg). In this article, we will try to focus on the concept of law/töre, which is considered among the requirements of being a state.
Hiçbir insan tek başına yaşayamaz. Böyle olunca kendi cinsinden canlılarla içtimai bir hayat kurmak zorundadır. Bu da beraberinde siyasi ve sosyal dayanışmayı getirir. Belli bir coğrafyanın üzerinde insanların teşkilatlanarak kurdukları bağımsız yapıya ise, herkesin bildiği gibi devlet denmektedir. Şüphesiz dünyadaki bütün cemiyetlerde olduğu üzere eski Türk ilinde de devlet yapısının sistemli bir şekilde yürüyebilmesi için devlet ve fert ilişkilerini belirleyen kanunlara ihtiyaç duyulmuştur. Çünkü nizamdan, kişiler arasındaki saygı, hak ve hukuktan yoksun bir topluluk ya da devlet düşünülemez. Türk devlet felsefesinin ilkelerinin belirlendiği Kutadgu Bilig’te Yusuf Has Hacib adalet, yasa, doğruluk ve dürüstlüğün devletin temeli olduğunu belirtir. Devlet ve toplum hayatının direği durumundaki töreyi yaymak ve düzeltmek Türk kaganlarının en belli-başlı vazifelerinden birisidir. Eski Türk devletinde tahta çıkan her hakan yasalardan ayrılmayacağı ve adaleti hâkim kılacağına dair yemin etmiştir. Yasalar mantıksız gibi görünse de bunlara karşı gelmek imkânsızdır. Eski Türk yazıtlarına baktığımızda, Türk töresi halka ve gelecek nesillere bilhassa anlatılmaktadır. Kanun manasına gelen töreye sıkıca bağlılık ve kurulu düzenin bozulmamasına gayret edilmesi, eski Türk düşüncesinde dikkat çeken bir husustur. Türk düşüncesinde törenin yani yasaların bozulması neredeyse kıyametle eş tutulmuştur. Toplum ve devletin kurulu düzeninin devam edebilmesi yasalara bağlılığı gerektirir. Bununla birlikte Türk milleti kanunlarını yazılı olarak saklamadıysa da, asırlardan beri gelen töre hükümleri herkes tarafından bilinmekte ve kayıtsız-şartsız uyulmaktadır. Toy, düğün-dernek, kurultay veya kengeş denilen meclislerde alınan kararlar kanun hükmünde sayılıp, bağlayıcıdır. Yine Türk tarihinin çeşitli dönemlerinde mesela Bulgar beyi Kurum Han, Fatih, Babur, Kanuni Sultan Süleyman’ın yasalar dikte ettirmeleri gibi, keza 18. asra ait haberler veren kaynaklardan öğrendiğimize göre, Kazak beylerinden Tavka (veya Tevke) Han tarafından düzdürülen ve adına “Ceti Cargı” (Yedi Yasa) denilen bir kanunlar toplamasının da olduğunu bilmekteyiz. Bütün bunlardan çıkan netice, geleneğin bozulmadan sürdüğüdür. Her ne kadar Türk devletinde tek söz sahibi olarak hükümdar görülüyorsa da, kurultayın kararları bağlayıcıdır ve kaganın bile bunları değiştiremediğine zaman zaman Türk tarihinde şahit olmaktayız. Törelere aykırı davrananlar en şiddetli biçimde cezalandırılırlardı. Dolayısıyla insanlar, tarihte bir arada yaşamaya başladıklarından itibaren toplum içerisinde nasıl davranılacağı ve hangi kaidelere uyulacağını birtakım kurallarla belirlemeye çalışmıştır. Bu sebepten insanoğlunun yaradılışından beri belki değişmeyen bazı ilkeler söz konusu ise de, günümüzde pek çok şeye çağın ihtiyaçlarıyla birlikte farklı bir anlam yüklenmiştir. Medeniyet dünyasının bir üyesi olan Türkler de geçmişten zamanımıza kadar kendi milli bünyelerine uygun kanunlar çerçevesinde içtimai yapılarına yön vermişlerdir. İşte tarihteki Türklerin sosyal hayatlarını düzenleyen ve yazıya aktarılmamış bu kanunlara “töre” (törüg) dediklerini biliyoruz. Biz de bu yazıda devlet olmanın gerekleri arasında sayılan yasa/töre kavramı üzerinde durmaya çalışacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Orta Asya Tarihi, Türk Bozkır Kültürü, Türk Kültür Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Kasım 2024 |
Gönderilme Tarihi | 6 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 6 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |