Kendine bağlı oluşturduğu hafiyelik teşkilatıyla her türlü habere ulaşma imkanını elde eden II. Abdülhamid başta hafiyeliği profesyonel meslek haline getirmiş insanların yanında, kendine jurnal verebilecek her türlü insan potansiyelinden yararlanmaya çalışmıştır. Devlet memurlarından sokaktaki insana kadar her türlü kişinin dahil olduğu bu teşkilat etkin bir şekilde kullanılmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte ortaya çıkan özgürlük havası içerisinde II. Abdülhamid dönemi eleştiriye açık bir alan haline gelmiş ve doğal olarak hafiyelik ve jurnalcilik uygulamaları da bundan nasibini almıştır. Çalışmaya konu olan Vâmık Şükrü, Dahiliye Nezaretinde çalışan bir memur olarak jurnalcilik faaliyetlerinin içerisinde kendine yer bulmuştur. Vâmık Şükrü’nün vermiş olduğu jurnal, tam da II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Servet-i Fünun’da yayınlanmış ve “devr-i sabığı” eleştirmek için bir malzeme olarak kullanılmıştır. Vâmık Şükrü jurnalinde İkdam gazetesindeki bir yazıyı ve Ali Suavi’nin Hive risalesini hedef göstererek İslam dünyasını etkileyebileceğini ifade etmiştir. Bu çalışmanın amacı hafiyelik mesleğine mensup olan Vâmık Şükrü’nün hayatı, faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmanın yanında, vermiş olduğu jurnalin o dönemde ne kadar etkili olduğu ve neden böyle bir jurnal vermiş olabileceğini ortaya koymaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Temmuz 2020 |
Gönderilme Tarihi | 6 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 2 Sayı: 4 |