Bu çalışmada Delhi Türk Sultanlığı’nın son hanedanı olan Tuğluklu Sultanlarının dönem kaynaklarına yansıyan karakteristik özellikleri ile şahsî hususiyetleri konu edinilmiştir. Sultanlardan hanedanın kurucusu Sultan Gıyâseddîn Tuğluk Şâh, oğlu ve halefi Sultan Muhammed Tuğluk Şah ve son olarak da yeğeni Sultan Fîrûz Şâh’ın dönemlerinde meydana gelen olaylar karşısında nasıl ve ne gibi tavırlar aldıkları üzerinden geliştirilen yaklaşımlar ele alınmıştır. Söz konusu yaklaşımlar, özellikle dönemin müelliflerinden Ziyâeddîn Berenî ile Şems-i Sirâc Afif’in eserlerinde etraflıca yer bulmuştur. Bu itibarla adı geçen sultanların dönemleri üzerinde değerlendirmelerde bulunurken yer yer onların takındıkları tutumları ve kişisel özellikleri merak konusu olmuştur. Müelliflerin kayıtları ve nakilleri bu merakı belli ölçülerde karşılamakla birlikte üzerinde dikkatli bir şekilde durmayı da beraberinde getirmektedir. Burada yer verilen nakilleri, müelliflerin tarihî dayatmaları olarak görmemek gerekir. Çünkü onların nakilleri üzerinden hükümdarların dönemlerinden hareketle nakledilen imajlarını ortaya koymak ana hedeflerden birisi olmuştur. Orta Çağlar için hükümdarlara dair güçlü referanslar olarak duran karakter tahlilleri, onların tecrübî birikimlerine deliller oluşturduğu için güçlü algılar oluşturulmasını da sağlamaktadır. Aşağıda ayrıntılarına yer verileceği üzere temsil makamı olan hükümdarlığın onlara ne kadar güven verdiğini ortaya koyan kaynaklar ışığında konu işlenecektir. Burada bugünden düne bakarak görmek istedikleri üzerinden hükümler inşa etmek yerine hükümdarların politikalarına yön veren hususlar üzerinden değerlendirmelerin ve nakillerin yapılması bir diğer hedef olmuştur. Sultanlara dair nakledilen imajların istinat ettiği noktaların en başında onların dindar bir kimliğe sahip oldukları ve İslâmiyet’in yayılması için çaba sarf ettikleri şeklinde gelişen bir değerlendirme gelmektedir. Yine onların adaleti tesis etmek için ciddi davrandıkları şeklinde gelişen yaklaşım ise hükümdarlık makamına yüklenen adalet imajının bir tezahürü olarak durmaktadır. Sultanların karakterlerinin yansıması olarak verilen şefkatli tutumları ve devlet tecrübesiyle şekillenen bir anlayış içerisinde toplumu idare ettikleri anlaşılmaktadır. İdarî, siyasî ve özellikle de askerî meselelere dönük karar alma süreçlerinde anî bir tepki vermeden ve telaşa kapılmadan çözüm yoluna gitmişlerdir. Sultanların devlet hayatında olduğu gibi özel hayatlarında da akıl, ilim ve liyakat çizgisinde kararlar aldıkları nakledilenler arasında yer almıştır. Bu doğrultuda yine karar alma süreçlerinde meşveret ettikleri ve en doğru kararı almaya çalıştıkları belirtilmiştir. Yine Sultan Muhammed’in analiz, hitabet ve yazı yazma gibi hususlarda da oldukça iyi olduğu kaydedilenler arasında olmuştur. Ayrıca Sultan Muhammed’in şiire ve sair ilimlere karşı son derece meraklı bir sultan olarak kaynaklarda tasvir edilmesi burada konu edinilen hususlardandır. İlmî toplantılarda devrinin ilim adamlarının münazaralarına katılarak dikkatlice dinleyip sualler çerçevesinde toplantıları şekillendirdiği yer verilen hususlardan olmuştur. Bu olumlu özelliklerinin yanı sıra yer yer sultanların karakteristik vasıflarıyla tenakuz eden durumlar içerisine düştükleri de nakledilmiştir. Çalışmanın son kısmında ise Hindistan’daki Türk ve İslâm tarihinin önde gelen hükümdarlarından Sultan Fîrûz Şâh’ın dönem gelişmelerinden hareketle kaynaklarda nakledilen şahsî hususiyetlerine yer verilmiştir. Sultan Fîrûz, toplumun dar gelirli kesimlerine destek olmak için Divân-ı Hayrat adıyla bir birim kurmuştur. Buradan öğrencilere ve fakir kız çocuklarına ihtiyaçları nispetinde bağışlarda bulunulması sağlamıştır. Sultan’ın imar faaliyetlerine verdiği önem ise dikkat çekici olmuş ve pek çok bina, mescit, han, hamam ve sair yerler inşa edilmiştir.
In this study, the characteristics and personal characteristics of the Tughluq Sultans, the last dynasty of the Delhi Turkish Sultanate, are discussed. The approaches developed by the Sultan Gıyas al-din Tughluq Shah, his son and successor, Sultan Muhammed Tughluq Shah, and finally his nephew Sultan Firuz Shah, in the face of the events that took place during are discussed. The subjects in question, especially Ziya al-din Bereni and Şems-i Sirac Afif, who were the authors of the period, were published in detail. In this respect, while making evaluations on the periods of the mentioned sultans, their attitudes and personal characteristics have been the subject of curiosity. The recordings and transfers of the authors meet this curiosity to a certain extent, but they also require careful consideration. The quotations given here should not be regarded as the historical impositions of the authors. Because, one of the main goals has been to reveal the images of the rulers based on their transfers. Character analyzes, which stand as strong references to rulers for the Middle Ages, provide strong perceptions as they provide evidence for their experience. As the details will be given below, the subject will be discussed in the light of the sources that reveal how much confidence the monarchy, which is the representative authority, gave them. Here, instead of constructing judgments based on what they want to see from today, it has been another goal to make evaluations and transmissions on the issues that guide the policies of the rulers. At the beginning of the points on which the transmitted images of the sultans are based, there is an evaluation that develops that they have a religious identity and make efforts for the spread of Islam. The approach that developed as they acted seriously to establish justice stands as a manifestation of the image of justice imposed on the rulership. It is understood that the sultans governed the society in an understanding shaped by their compassionate attitudes and state experience given as a reflection of their characters. In the decision-making processes regarding administrative, political and especially military issues, they went for a solution without any immediate reaction or panic. It is among those reported that the sultans made decisions on the line of reason, science and merit in their private lives as well as in their state life. In this direction, it was stated that they consulted in the decision-making processes and tried to take the right decision. Again, it has been noted that Sultan Muhammad was also very good in analysis, oratory and writing. In addition, the depiction of Sultan Muhammed in the sources as a very curious sultan towards poetry and other sciences is one of the issues discussed here. In scientific meetings, it was one of the issues mentioned that he participated in the debates of the scholars of his time, listened carefully and shaped the meetings within the framework of questions. In addition to these positive features, it is also reported that the sultans sometimes fell into situations that contradicted their characteristic features. In the last part of the study, the personal characteristics of Sultan Firuz Shah, one of the leading rulers of Turkish and Islamic history in India, conveyed in the sources based on the developments of the period are included. Sultan Firuz established a unit called Divan-ı Hayrat to support the low-income segments of the society. From here, donations were made to students and poor girls in proportion to their needs. The importance given by the Sultan to the zoning activities was remarkable and many buildings, mosques, inns, baths and other places were built.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Temmuz 2021 |
Gönderilme Tarihi | 31 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 3 Sayı: 6 |