Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra ortaya çıkan mezhebî ve siyasî olaylar Müslümanlar arasında bazı fırkaların çıkmasına sebep olmuştur. Bu fırkaların en önemlisi, günümüzde İran devletinin resmi mezhebi olan, İsnâaşeriyye olarak şöhret bulmuş On İki İmam Şîa’sıdır. Mezhebin inanç sistemi on ikinci imam Muhammed b. Hasan’ın hicri 329’da gaybete girdiği ve ahir zamanda ortaya çıkarak dünyaya adalet ve selamet getireceği üzerine kuruludur. İnanç sistemlerinin doğruluğunu ispatlamak için muhalif olarak gördükleri Ehl-i Sünnet mezhebinden bu konuda delil getirmekte ve Sünni ulemanın kendi imamlarının gaybete girdiğini itiraf ettiklerini söylemektedirler. Bu makale Şîa’nın bu konudaki iddialarını tahlil ve tenkit niyeti taşımaktadır.
Hicrî 1. ve 2. asırda İslam kelimesinin müradifi ve bid'at kelimesinin zıttı olarak kullanılan Ehl-i Sünnet kavramı Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ve ashabının yolu olarak anlaşılmıştır. Buna mukabil hicri 4. ve 5. asırda şekillenen On İki İmam Şîa’sı ise muhtelif merhalelerden geçerek ortaya çıkmıştır. Şîa kelimesinin ilk kullanımı Hz. Ali’yi hilafette takdim ve onu savaşlarda destekleme manalarına gelirken, bu kavramda nasla imâmet tayini gibi anlamlar telakki edilmemiştir.
Ehl-i Sünnet ile İmâmiyye Şîa’sı arasındaki en önemli farklardan biri İmâmet kavramında görülmektedir. Ehl-i Sünnet İmâmeti ümmetin yerine getirmesi gereken bir uygulama olarak görürken Şîa, bunu Allah üzerine vacip kılarak Allah’ın nasla tayin ettiğine inanmıştır. Böylece bu mesele Ehl-i Sünnet'te inanç meselesi olmaktan uzak, dinin furuatından sayılırken; Şîa'da bu konu inanç sistemlerinin merkezine taşımıştır. İmâmet meselesini on ikinci imamlarının Mehdî olduğuyla taçlandıran Şîa, bütün imamlarını masum addederek Allah tarafından seçildiğine inanmış böylece akide ve usulleri bu iddia etrafında şekillenmiştir. Ehl-i Sünnet kaynaklarında zikri geçen ve muteber kaynaklardan aktarılan ahir zamanda zuhur edeceği buyrulan mehdî inancının aslen Şîa’nın inancıyla bir bağlantısı bulunmamaktadır. Zira Şîa'nın, inanç sisteminin merkezine koyduğu bu şahıs Şîa'ya göre, doğmuş ve gaybete girmiştir; ancak Ehl-i Sünnet’in inandığı Mehdî henüz doğmamıştır. Bununla birlikte bu kişinin ahir zamanda ortaya çıkacağına inanılmaktadır. Mezkûr şahıs konusunda Şîa ile Ehl-i Sünnet arasındaki tek benzerlik Mehdî’nin Hz. Peygamber’in (s.a.v.) soyundan olacağı yönündedir.
Ehl-i Sünnet’te de önemli bir yeri olan ahir zamanda beklenen mehdî rivâyetleri Şîa tarafından istismar edilerek kendi inanç sistemlerinin doğrulunu ispat etmek için kullanılmıştır. Ehl-i Sünnet âlimlerinin mehdî rivâyetlerini Şîa’nın iddia ettiği gibi anlamamasına rağmen Şîa, bazı Ehl-i Sünnet âlimlerinin on ikinci imamın doğduğunu hatta gaybete girdiğini itiraf ettiklerini söylemektedir. Bu minvaldeki sözler kuşkusuz Ehl-i Sünnet’in de Şîa itikadını doğruladığı iddiasının ispatı yönünde bir ameliyenin sonucudur. Bu çalışma Şîa’nın bu iddialarını ele alarak Ehl-i Sünnet oldukları iddia edilen âlimlerin kitaplarına, bu âlimlerin tercümelerine dönerek incelemiş ve bunun neticesinde Şîa’nın bu iddiasını birkaç sınıfa ayırmıştır: Buna göre bu kişiler ya kendi zamanlarında yaşamış veya kendilerine hayat hikâyeleri ulaştırılmış meşhur şahısları kitaplarında anlatan veya toplum içinde şöhret bulan haberleri aktaran tarihçiler ya da Sünnî oldukları iddia edilen bu âlimler birçok Şiî âlimin kitaplarında zikrettikleri ve onlar hakkında övgüyle bahsettikleri Şiî âlimlerdir. Makalede ele alınan Sünnî âlimlerin kitaplarında on ikinci imamın doğduğunu ve gaybete girdiğini zikrettikleri ve bununla birlikte bu görüşleri Şîa’ya nispet ettikleri de görülmektedir. Bu sözleri, mezkûr görüşleri kabul cihetinden olmayıp nakil yönünden olduğu anlaşılmaktadır. Şiî âlimlerinin mezkûr Sünnî âlimlerin görüşlerini bazı noktalarda keserek kendi inanç sistemlerine uygun olacak şekilde aktardıkları görülmektedir.
On ikinci imamın doğumu ve gaybeti meselesini Şîa’nın akidesine uygun şekilde aktaran ve Sünnî olduğu iddia edilen bu âlimler incelemeler sonucunda aslında Şiî hocalardan, toplumdan ya da kültürden etkilenmiş müteşeyyiʻ kişilerdir. İncelemeler sonucunda anlaşılan diğer bir önemli konu da mezkûr meseleyi Şîa’nın görüşüne uygun şekilde kitaplarında zikreden Şîa’nın inanç sistemine istidlal sadedindeki bu tarz cümlelerin bazı Sünnî âlimlerin kitaplarına daha sonradan ilave edildiği görülmektedir.
Sünnî oldukları iddia edilen şahısların Şîa’nın görüşüne uygun olarak kitaplarında zikrettikleri rivâyetlerin çoğunun kaynağı yine İmâmî kaynaklara dönmektedir. Bu rivâyetleri kitaplarında aktaran şahıslar hakkında ya müteşeyyiʻ ya râfızî olduğu ya da hadîs ilminde mâhir olmadığı gibi tanımlamalar yapılmıştır. Bunun yanında bu kişiler tenkit edilmiş, yalan ve batıl rivâyetler topladıkları hususunda eleştirilmişlerdir.
تشكلت عقيدة الشيعة في الحقبة المختلطة بسبب التأثيرات الداخلية والخارجية وبنت نظريتها على عقيدة الإمامة التي أصبحت عمدة مذهبها، وبذلك ذهب الشيعة الإمامية إلى أن المهدي المنتظر هو الإمام الثاني عشر محمد بن الحسن العسكري المغيب معتقدا بعصمة أئمتهم قائلا بأن العصمة قد استمرت بعد رسول الله بإمام معصوم ألهمه الله رشده في الأمور الدينية والدنيوية. وادعى بأن بعض أهل السنة اعترف بغيبة الإمام الثاني عشر في كتبهم مستدلا بما ورد في بعض الكتب السنية، واصطفي منها ما يوافق عقائدهم بصرف النظر عن قيمته العلمية والمراد منه. وعلى ذلك يهدف البحث إلى دراسة الأخبار والروايات التي وردت عند بعض علماء أهل السنة المتعلقة بغيبة محمد بن الحسن عند الشيعة الإمامية الذي تلقته الشيعة بأنه مهدي منتظر، واستدل الشيعة الإمامية بها على اعتراف أهل السنة بولادة الإمام الثاني عشر ذاهبا إلى الاستدلال على صحة عقيدتهم الإمامية. وتكمن أهمية البحث في إزالته لهذا الادعاء، وتوضيح أسباب ورود هذه الأخبار والروايات في كتب أهل السنة والجماعة، وبذلك اتبع البحث على المنهجين الاستقرائي وتحليل النصوص.
The S̲h̲īʿa creed was shaped in the mixed era due to internal and external influences, and based her theory on the doctrine of the Imāmate, which became the mayor of her doctrine. Thus, the Imāmī S̲h̲iites believed that the awaited Mahdī is the twelfth imām Muḥammad ibn al-Ḥasan al-ʻAskarī, the absentee, believing in the innocent of their imāms, saying that innocent has continued after the Prophet (pbuh) with an innocent imām whose rationality was inspired by Allāh in matters of religion and worldly. They claimed that some of the Sunnīs admitted to the absence of the twelfth Imām in their books, inferring what was stated in some of the Sunnī books, choosing from ak̲h̲bār and narratives what is compatible with their beliefs, regardless of its scientific value or intended. Thus, they inferred the validity of their imāmate creed. Thereupon, the research aims to study the ak̲h̲bār and narratives received by some Sunnī scholars related to the absence of Muḥammad ibn al-Ḥasan among the Imāmī S̲h̲iites, whom the S̲h̲iites received as awaited Mahdī. The importance of the research lies in its removal of this claim, and to clarify the reasons for the emergence of this ak̲h̲bār and narratives in the books of the Sunnis, and thus the research followed the two process, inductive approach and text analysis.
Birincil Dil | Arapça |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 14 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 5 |
Hadith Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.