Tafsir, “as an activity of understanding and
interpreting the Holy Quran” has continued its function since the Prophet’s
time and continues to do so today. Tafsir, which was the subject of knowledge
at the beginning, has become a science in time. The spread of the Islamic
religion to a wide geography in a short time and the people in the conquered
geographies entering Islam, and so change of interlocutor mass as a result of
distance from the revelation environment have led to the establishment of
certain rules in the interpretation of the Qur'an. All this has brought along
an understanding of acumen based commentary in addition to narration in the
understanding of the Qur'an. Thus, within a short period of time, the
narrative-based narration and the mind-centered acumen, the product of an
intellectual effort, became two parts of the science of tafsir. In this
article, the importance of the rules used as part of the acumen is discussed
and the changes about the basis that the commentators need in the works dealing
with the exegesis method in the historical process are examined. In this study,
a systematic examination was made on, in general, the subjects under the title
of the basis that the commentators should know in the works of exegesis method,
ulûmu’l-Qur'an and kavâidü’t-tafsir and, in particular, on the chapters in the
books that are conducive to the shaping the subject. As a result of the study,
it has been examined what are the basis that the commentator should know in the
exegesis of classical and modern period and whether the differences between
them vary and whether they change temporally or not. While the experts of the
subject tried to systematize the exegesis knowledge of the first period in the
classical period, it was determined that they created new rules by adopting a
critical approach in the modern period.
Tefsir, “Kur'an-ı Kerim’i anlama ve yorumlama
faaliyeti olarak” Hz. Peygamber’den günümüze işlevini sürdürmüş ve sürdürmeye
de devam etmektedir. Başlangıçta bilginin konusu olup ilim olmayan tefsir,
zamanla ilim haline gelmiştir. Kısa bir zaman içerisinde İslâm dininin geniş
bir coğrafyaya yayılması ve fethedilen topraklardaki kişilerin İslâm dinine
girmeleri; nüzûl ortamından uzaklaşılmasından dolayı muhatap kitlenin değişmesi
Kur’ân tefsirinde belirli kuralların oluşturulmasını zorunlu kılmıştır. Tüm
bunlar Kur’ân’ın anlaşılmasında rivâyetin yanında dirâyet merkezli tefsir
anlayışını da beraberinde getirmiştir.
Böylelikle kısa bir zaman içerisinde aktarım temelli rivâyet ile zihni
bir çabanın ürünü olan akıl merkezli dirâyet, tefsir ilminin iki parçası haline
gelmiştir. Makalede dirâyetin bir parçası olarak kullanılan kuralların
öneminden bahsedilerek tarihsel süreç içerisinde tefsir usûlünü ele alan
eserlerde müfessirin ihtiyaç duyduğu kâideler konusunda ne gibi değişiklikler
meydana geldiği incelenmiştir. Bu araştırmada genel olarak “kavâidü’t-tefsir, ulûmu’l-Kur’ân ve tefsir usûlu” eserlerinde
müfessirin bilmesi gereken kâideler başlığı altında yer alan konulara özel
olarak da konunun şekillenmesine vesile olan kitaplardaki bölümler üzerinde
sistematik bir inceleme denemesi yapılmıştır. Araştırma neticesinde klasik ve
modern dönemde tefsir ilminde müfessirin bilmesi gereken ilimlerin/kâidelerin
neler olduğu, aralarındaki farkların boyutu ve zamansal olarak değişiklik
gösterip göstermedikleri incelenmiştir. Konunun uzmanlarının ilk dönem tefsir
bilgilerini klasik dönemde sistemleştirmeye gayret göstermişlerken modern
dönemde eleştirel yaklaşım sergileyerek yeni kurallar ihdas ettikleri tespit
edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2019 |
Kabul Tarihi | 10 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 42 |
Harran İlahiyat Dergisi-Harran Ilahiyat Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.