Muhammed b. Cerîr et-Taberî (ö. 310/923), İslâmî ilimlerin sistemleştiği ve hatırı sayılır bir müdevvenâtın oluştuğu üçüncü ve dördüncü asırlarda Abbâsî dönemi Bağdat’ında yaşamış bir âlimdir. Müfessir, fakih ve tarihçi kimliğiyle temayüz etmiş aynı zamanda kıraat, hadis, Arap dili ve nahvi, şiir, ahlak ve tıp ilimlerine de vakıf, çok yönlü ve mütebahhir bir âlim ve müellif olmasıyla meşhurdur. Endülüs’ten Horasan’a İslâm coğrafyasının genişlediği ve muhalled eserlerin telif edildiği, İslâm düşüncesini etkileyen ve şekillendiren mütekellim Eş‘arî (ö. 324/935), dilci Zeccâc (ö. 311/923), fakih Tahavî (ö. 321/933) ve Kerhî (ö. 340/952), muhaddis Nesâî (ö. 303/915), tarihçi Mesûdî (ö. 345/956), müfessir Mâtürîdî (ö. 333/944), Cessâs (ö. 370/981) ve İbn Ebî Hâtim (ö. 327/938) gibi nice âlimin yetiştiği dördüncü asırda kendisi de benzer tesir bırakan isimlerden biridir. Birçok İslâm beldesini dolaşan ve ilmî rıhlelere çıkan Taberî, nihai olarak vefatına kadar meskûn bulunacağı Bağdat’a yerleşerek meşhur tefsiri Câmiu’l-beyân’ı kaleme almıştır. Onun kimilerince henüz aşılamayan harikulade tefsirinin yanı sıra günümüze ulaşan Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, et-Tebsîr, Sarîhu’s-sünne, bir bölümü günümüze gelen Zeylü’l-müzeyyel, İhtilâfü’l-fukahâ, Tehzîbü’l-âsâr adlı eserleri yanında günümüze ulaşmayan ya da henüz gün yüzüne çıkarılmayan Latîfü’l-kavl, Basîtü’l-kavl, Âdâbü’l-kazâ, el-Hafîf, er-Red ve Edebü’n-nüfûs gibi eserleri ile kaynaklarda zikredilen daha başka eserleri de vardır.
Bu makalede onun fıkıh usûlü ile bazı fürû fıkıh konularını hâvi ve elimizde bulunmayan Latîfü’l-kavl fî ahkâmi şerâi‘i’l-İslâm adlı eseri konu edinilerek içeriği hakkında bazı mülahazalarda bulunulmuştur. İhtilâfü’l-fukahâ’da Ebû Hanîfe (ö. 150/767), İmam Şâfiî (ö. 204/820) ve İmam Mâlik (ö. 179/795) gibi fakihlerin içtihadlarını ve aralarındaki görüş farklılıklarını ele alan Taberî, ardından seksen üç bölümden müteşekkil ve iki bin beş yüz varak civarında olduğu ifade edilen Latîfü’l-kavl’i kaleme almış ve onu da el-Hafîf adlı eserinde ihtisar etmiştir. Latîfü’l-kavl, onun fıkhî görüşlerini derli toplu anlattığı ve kendisine tabi olanların dayanak kabul ettiği çok kıymetli bir eserdir. Taberî bu kitabında, mezhep kurucu olarak verdiği fetvaları ve kendi usûl-i fıkıh tercihlerini açıklamış, detaylı izahlarda bulunmuştur. “İki kitabım var ki hiçbir fakih ondan müstağni kalamaz: el-İhtilâf ve el-Latîf” diyerek bu iki eserine verdiği ehemmiyeti izhar etmiştir. Üç bin varak civarındaki tefsirinin günümüzde yirmi küsur cilt olarak yayımlandığı göz önünde bulundurulursa günümüze ulaşmayan iki bin beş yüz varaklık Latîf’in de yirmi cilt hacminde bir eser olduğu anlaşılmaktadır.
Bu araştırma ile eserin ilim ehline tanıtılması, Taberî’nin fakîh ve müfessir kimliğini birlikte değerlendirmeye ve mukayese yapabilmeye katkı sunulması hedeflenmiştir. Fıkıh alanındaki donanımının tefsirine nasıl yansıdığının izi sürülmüştür. Onun biyografisi ve eserleri hakkında bilgi veren kaynakların neredeyse tamamında Latîfü’l-kavl zikredilmiş ancak özelliği ve içeriği hakkında sınırlı bilgi verilmiştir. Bu bağlamda eserin özellikleriyle ilgili en geniş bilgi Hamevî’nin (ö. 626/1229) Mu‘cemü’l-üdebâ’sında vardır. Kapsadığı konulara dair malumat ise Câmiu’l-beyân’da Taberî’nin Latîfü’l-kavl’e yaptığı atıflarda görülmektedir. Onun “Bu konuyu Latîfü’l-kavl’de burada tekrara ihtiyaç kalmayacak şekilde açıkladık” minvalinde yirmiden fazla yerde bu eserine atıf yaptığı tespit edilmiştir. Kimi zaman müellifin diğer eserlerindeki atıfları ve farklı müelliflerin Latîfü’l-kavl’in içeriğiyle ilgili verdikleri bilgilere de bakılarak değerlendirmelerde bulunulmuştur. Çalışmamızda eserin seksen üç risalesinden biri olan “Kitabü’l-beyân an usûli’l-ahkâm” adlı bölümünde zikrettiği anlaşılan nâsih-mensûh, âm-hâs, icmâ, kıyas, emir ve haber ifadelerinin vucûbiyeti konularına özel başlık açılarak ilgili örnekler ve âyet tefsirleri incelenmiş böylece Taberî’nin fıkıh usûlünde takip ettiği yolu ve benimsediği yöntemi, ahkâm âyetlerini tefsirde nasıl pratiğe döktüğü tetkik edilmiştir. Latîfü’l-kavl’e ilişkin bir çalışma bulunmaması sebebiyle literatüre katkı sağlanması umulmaktadır.
Tefsir Fıkıh Usûlü Taberî Kayıp Eser Latîfü’l-kavl Câmiu’l-beyân
Makale dosyası içerisinde de belirtidiği gibi: Bu makale, Asır Asır İslâmî İlimler: Hicrî Dördüncü Asrın İslâmî İlimlerin Gelişmesindeki Yeri İsimli Uluslararası Sempozyumu’nda sözlü olarak sunulan ancak tam metni yayımlanmayan “Taberî’nin Latîfü’l-kavl Adlı Fıkıh Usûlü Eserini Câmi‘u’l-beyân Tefsiri Üzerinden Okumak” adlı tebliğin içeriği geliştirilerek ve kısmen değiştirilerek üretilmiş hâlidir.
Muhammad b. Jarīr al-Tabarī (d. 310/923) was a scholar who lived in Baghdad during the Abbasid period in the third and fourth centuries, when Islamic sciences were systematised and a considerable literature was penned. He is famous for being a well-rounded scholar and author who was distinguished as a mufassir, faqih, and historian, as well as being proficient in qira'ah, hadith, Arabic language and grammar, poetry, ethics, and medicine. In the fourth century, when the geography of Islam stretched from Andalusia to Khorasan, and many scholars such as the mutakallim Ash‘arī (d. 324/935), the linguist Zajjāj (d. 311/923), the faqih Tahāwī (d. 321/933) and al-Karhī (d. 340/952), the muhaddith al-Nasaī (d. 303/915), the historian al-Masūdī (d. 345/956), the mufassir al-Māturīdī (d. 333/944), al-Jassās (d. 370/981) and Ibn Abī Hātim (d. 327/938) who influenced and shaped Islamic thought, were produced, he is one of the names that left a similar impact. Traveling to many Islamic lands and going on scholarly journeys, al-Tabari finally settled in Baghdad, where he would reside until his death, and wrote his famous tafsir Jāmi‘ al-bayān. In addition to his extraordinary tafsīr, which is considered by some scholars to have not yet been surpassed, his extant Tārīhu al-umam wa’l-mulūk, al-Tabsīr, Sarīhu al-sunna, Zayl al-muzayyal, some of which have reached today, al-Tahzīb al-āsār, and Ikhtilaf al-fuqaha, there are other works that have not been extant or have not yet been unearthed, such as Latīf al-qawl, Basīt al-qawl, Ādāb al-kazā, al-Hafīf, al-Rad and Adab al-nufūs, as well as other works mentioned in the sources.
This article discusses his work Latīf al-qawl fī ahkāmi sharā i al-Islām, which covers the topics of the usul al-fiqh and some furu al-fıqh and which we do not have, and makes some remarks about its content. In Ikhtilāf al-fuqaha, al-Tabarī discussed the Ijtihāds of jurists such as Abu Hanīfa (d. 150/767), Imam Shāfi’ī (d. 204/820), and Imam Mālik (d. 179/795) and the differences of opinion between them, and then wrote Latīf al-qawl, which consists of eighty-three chapters and is said to be around two thousand five hundred pages, and he summarized it in his work al-Hafīf. Latīf al-qawl is a very valuable work in which he explains his opinions on fiqh in a comprehensive manner and which is accepted as a basis by his followers. In this book, al-Tabari explained and elaborated on his fatwas as the founder of the sect and his own preferences in usul al-fiqh. “I have two books from which no faqih can be without: al-Ihtilaf and al-Latīf.” He said so, emphasizing the importance he attached to these two works. Considering the fact that his tafsir of around three thousand manuscript leafs is now published in twenty-odd volumes, it is understood that Latīf of two thousand five hundred leafs, which has not reached to the present day, is also a work of twenty volumes.
This article aims to contribute to the understanding of al-Tabarī’s identity as a faqīh by presenting the work to the scholars and to trace how his knowledge in the field of fiqh is affected by his tafsīr. Latīf al-qawl is mentioned in almost all of the sources that offer information about his biography and works, but there is limited information about its features and content. In this context, the most detailed information about the features of the work can be found in Hamawī's (d. 626/1229) Mu‘jam al-udabā. Information on the issues it covers can be seen in al-Tabari’s references to Latīf al-kawl in al-Jāmi‘ al-bayān. It was found that he referred to this work in more than twenty places, as he said, “Since we have explained this issue in Latīf al-kawl, we do not need to repeat it here.” The author’s references in his other works were also examined and then the information given by different authors about the content of Latīf al-qawl was compiled and evaluated. In this study, a special heading was opened for the topics of nāsih, mensūh; ʿāmm, ḥāss; ijmā; qiyās; the obligation of statements of command and knowledge; and the related examples and tafsīr of the verses were examined, thus examining how al-Tabarī put into practice the method he followed and adopted in the usul al-fiqh and the method he adopted in the tafsīr of the ahkām verses. Since there is no research on Latīf al-qawl, it is hoped that the present work will contribute to the literature.
Tafsīr Usūl al-Fiqh al-Tabarī Lost Book Latīf al-kawl Cāmi‘ al-bayān
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 14 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 8 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 23 Sayı: 1 |
Hitit İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.