The role of ambassadors is critical in representing a state before another one. Welcoming an ambassador and receiving him have been considered significant as these actions show not only the power of the host state but also the status of the political relations with the state that the ambassador represents.
Adopting a socio-cultural lens, this study analyses the work that Abū al-Ḥasan ʿAlī bin Muḥammad bin al-Tamgrūtī (d. 1003/1594-95) wrote on his return from Istanbul, which he visited on a diplomatic mission during the time of Saʿdis.
Relations with Spain, Portugal and the Ottoman Empire were quite significant for the Maghreb during the Saʿdi reign in Morocco between 1511 and 1659. Backed up by the Ottoman soldiers, the Maghreb army won a victory in the Wādī al-Makhāzin War against Portugal in 1578, and after this victory, Aḥmad al-Manṣūr became the Sulṭān and rose to considerable power in the region. However, the relations with the Ottoman Empire, another great power, began to deteriorate after Sulṭān Aḥmad al-Manṣūr rejected to pay Istanbul the annual tax of 1588. Therefore, the Saʿdi Sulṭān sent a delegation to Istanbul in 997/1589 with taxes and various gifts. Al-Fishtālī (d. 1032/1622-23), a vizier and state historian, was also a member of the delegation. Al-Tamgrūtī’ hardly gives enough information about his political power, nor does he provide details as to the content of the letter brought to Istanbul and other similar issues of diplomacy. He reported his observations on social life, albeit not in detail. Al-Tamgrūtī and his delegation were admitted to the presence of Moroccan Sulṭān Aḥmad al-Mansūr on the 10th Rabī'al-awwal, 999/February 5, 1591, the day of Mawlid al-Nabī, and they attended the ceremonies. Al-Tamgrūtī elaborates on these ceremonies in which two Ottoman ambassadors were present.
Although at least one member of the embassy delegations who came to Istanbul from Europe in the 16th century mostly wrote about the trips, the delegations who came to the Ottoman lands from North Africa, particularly those from Morocco, hardly wrote about their experiences. In this respect, al-Tamgrūtī is a key figure, as he wrote about his trip when he returned to the Maghreb from Istanbul with the embassy delegation in the 16th century. This diplomatic mission, which was accomplished at a time when relations with the Ottoman Empire were critical for both sides, is remarkably important in terms of the socio-cultural life that al-Tamgrūtī described in his work entitled al-Nafkha al-miskiyya fi al-sifāra al-Turkiyya. Al-Tamgrūtī’s work, the subject of the present study, was critically edited by Muḥammad al-Ṣāliḥī, and the present study was carried out based on this review.
As could be seen in the analysis, al-Tamgrūtī described cities on his way to Istanbul, mostly based on the narratives of other authors; he did not reserve much space to his own observations about social and cultural life. This, in turn, makes one feel, throughout the book, as if al-Tamgrūtī had not seen these cities himself. While describing Istanbul, unlike Western travellers who vividly depicted the city with its people, shops and bazaars, al-Tamgrūtī described one or two mosques, the house and hospitality of a vizier who hosted him, and how he was received by the Sulṭān, without providing details. While the Fātih Kulliyya was among the places described in detail by many ambassadors or other officials who came to Istanbul during the same years, there is neither information nor observations or stories in al-Tamgrūtī’s work. Although al-Tamgrūtī highlights the abundance of books and libraries in Istanbul, he does not mention the ʿulamāʾ or the scholarly assemblies he attended. However, he reported participating in such assemblies in other cities and receiving ijāzas from the ʿulamāʾ, and he further described them in his work. Despite such major deficiencies, the purpose of the present study is to disclose the social and cultural properties of that period, particularly those of Istanbul in the 16th century, in embassy and travel books, rather than to examine the political relations between the two states or the empowering attacks made by the Saʿdis on the Sudan after this diplomatic mission.
History of Islam al-Tamgrūtī al-Nafkha al-miskiyya fi al-sifāra al-Turkiyya the Maghreb Aḥmad al-Manṣụ̄r Murād III Istanbul
Bir devletin başka bir devlet nezdinde temsiliyetinin yerine getirilmesinde elçinin yeri oldukça önemlidir. Elçinin karşılanması, huzura kabul edilmesi ise ev sahibi devletin gücünü göstermesi, elçinin geldiği devletle olan siyasî ilişkilerin durumunu göstermesi açısından önemli kabul edilmiştir.
Bu çalışmada bir Mağrib devleti olan Sa’dîler döneminde elçilik heyeti içerisinde İstanbul’a gelen Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed et-Temgrûtî’nin (ö. 1003/1594-95) dönüşte kaleme aldığı eseri sosyo-kültürel açıdan incelenecektir.
Fas’ta 1511-1659 yılları arasında hüküm süren Sa'dîler döneminde İspanya, Portekiz ve Osmanlı ile ilişkiler Mağrib için oldukça önemli idi. Mağrib ordusu Osmanlı askerinin desteğiyle Portekiz’le 1578 yılında yapılan Vâdilmehâzin Savaşı’nda zafer kazanmış ve bu zafer sonrası Ahmed el-Mansûr sultan olmuş ve bölgenin önemli gücü haline gelmiştir. Fakat diğer bir güç olan Osmanlı ile ilişkiler, Sultan Ahmed el-Mansûr’un 1588 yılına ait vergiyi İstanbul’a göndermemesi üzerine bozulmaya başlamıştır. Bunun üzerine Sa’dî Sultanı vergi ve çeşitli hediyelerle birlikte 997/1589 yılında İstanbul’a bir heyet göndermiştir. Gönderilen elçilik heyeti içerisinde, vezir ve devlet tarihçisi olan Fiştâlî (ö. 1032/1622-23)de yer almıştır. Temgrûtî’nin siyasî yetkinliği hakkında biz yeterli bilgi sahibi olmadığımız gibi kendisi de İstanbul’a getirilen mektupla ilgili ve diplomasiyi ilgilendiren başka konularda ayrıntıya girmemiştir. Ayrıntılı olmasa da içtimaî hayata dair müşahedelerini aktarmıştır. Temgrûtî ve heyet 10 Rebiülevvel 999/5 Şubat 1591’de mevlid-i nebî günü Fas Sultanı Ahmad el-Mansur’un huzuruna kabul edilmişler ve merasimlere katılmışlardır. Osmanlı’nın iki elçisinin de hazır bulunduğu bu merasimleri Temgrûtî oldukça ayrıntılı olarak anlatmaktadır.
16. yüzyılda İstanbul’a Avrupa’dan gelen elçilik heyetinde yer alan kişilerden en azından birisi yapılan bu seyahati çoğunlukla yazmış iken Kuzey Afrika’dan ve özellikle Fas’tan Osmanlı topraklarına gelen sefirler bu tecrübelerini pek de kaleme almamışlardır. Bu açıdan bakıldığında 16. yüzyılda elçilik heyetiyle İstanbul’a gelen ve Mağrib’e döndüğünde bu seyahati kaleme alan Temgrûtî ve eseri önemlidir. Osmanlı ile ilişkilerin her iki taraf için de önem arz ettiği bir dönemde yapılan bu sefâret, Temgrûtî’nin dönüşte yazdığı eseri en-Nefhâtü’l-miskiyye fi’s-sefâreti’t-Türkiyye’de anlattıkları sosyo-kültürel hayat açısından dikkate değerdir. Temgrûtî’nin çalışmamıza konu olan eseri, Muhammed es-Sâlihî tarafından tahkîk edilmiştir. Bu çalışma bu tahkîk üzerinden yapılmıştır.
İncelemede görülecektir ki Temgrûtî, güzergâhında bulunan şehirleri özellikle İstanbul’a kadar olanları daha çok başka yazarların anlatılarıyla vermiş; içtimaî ve kültürel hayata dair kendi gözlemlerine fazla yer vermemiştir. Bu da kitap boyunca sanki bu şehirleri kendisi görmemiş gibi bir his uyandırmaktadır. İstanbul’a gelince o, bu şehri Batılı seyyahlar gibi halkıyla, çarşısı, pazarıyla resmetmekten ziyade bir iki mescit, misafir olduğu bir vezirin evi ve misafirperverliği, sultanın huzuruna çıkış gibi bazı konulara ayrıntıya girmeden yer vermiştir. Aynı yıllarda İstanbul’a gelen birçok sefir veyahut diğer görevlilerin ayrıntılı olarak verdiği yerler arasında Fatih Külliyesi yer alırken Temgrûtî’de hiçbir bilgi, gözlem, hikâye yoktur. İstanbul’da kitap ve kütüphanelerin çokluğunu ifade etse de ulemâdan yahut katıldığı ilim meclislerinden bahsetmemektedir. Oysa diğer şehirlerde ilim meclislerine katılıp ulemâdan icâzetler almış ve bunları eserinde anlatmıştır. Eksiklik olarak görülebilecek bu önemli konulara rağmen bizim amacımız iki devlet arasındaki siyasî ilişkiler yahut Sa’dîler’in bu sefaret sonrası yaptıkları ve kendilerine oldukça zenginlik kazandıran Sudan saldırıları olmadığından eserde yer alan içtimaî ve kültürel öğe incelenerek dönemin ve özellikle de 16. asır İstanbul’unun sefâret ve seyahat kitapları içerisindeki yerinin belirlenebilmesine yardımcı olacaktır.
İslâm Tarihi Temgrûtî en-Nefḥatü’l-miskiyye fi’s-sefâreti’t-Türkiyye Mağrib Ahmed el-Mansûr III. Murad İstanbul
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 19 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 48 |