Lumiere kardeşlerin 1895 yılında hareketli fotoğrafı keşfettiklerinden sonra sinema sanatı o yıllardan başlayarak en çok yayılan ve en çok meyvelerin veren sanat dallarından biri olarak gelmektedir. Sinema sanatı ile felsefe arasında oldukça önemli bağın sinema sanatının ortaya çıkışından bu yana var olduğu bir gerçek. Düşünce dünyasının güçlü bir şekilde geliştiği dönemde sinema sanatı da gelişmiştir, düşünce dünyasının zayıfladığı dönemde ise sinema sanatı da zayıflamıştır. Bir başka ifadeyle felsefe kuramlar, sinema sanatı ise tasvirler vasıtası ile düşünce yaratır. Bu ise felsefe ile sinema sanatı arasındaki ilişkiyi tasdik ve tahkik eden amilleri öğrenmek için bizlere zemin hazırlar. Bu amillerin merkezinde insan vardır. Sinema tarihini felsefi bakışla ele alarak baktığımızda çoğu felsefi düşünce akımının sinema sanatına girdiğini, ülke ve sanatçılara, insanlara her yönden tesir ettiğini görmemiz mümkün. Bu makalede felsefe ve sinema ortasındaki ilişkinin hem felsefi hem de sinema sanatı bakımından önemini ele almakla birlikte sinema sanatına giren bu akımların insan yaşamındaki yerine açıklık getirme amaçlanmakta.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Orjinal Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2020 |
Gönderilme Tarihi | 24 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 2 |