18. yy’dan itibaren
sanayileşmenin kontrolsüz gelişimi, kapitalizmin sınırsız istekleri ve kar
güdüsünün, 1960’lardan itibaren, dünyanın geleceğini ne denli tehdit ettiği
farklı çalışmalar sayesinde ortaya çıkmış ve günümüze kadar hem siyasal, hem
toplumsal, hem de akademik düzeyde dünyanın geleceğini kurtarmaya yönelik
mücadeleler devam etmiştir. Ancak bugün geldiğimiz noktada, çevreyi korumaya
yönelik çabaların azalmaya başladığı; özgün çalışmaların ortaya konmadığı, bir
tür kısır döngüye girildiği aşikârdır. Türkiye’de çevre çalışmalarına yönelik
ilk adımları atan ve alana önemli katkılar sunan Sayın Prof. Dr. Ruşen Keleş
ile çevreyi korumaya yönelik olarak dünyada ortaya çıkan bu olumsuz havanın
gelecekte ne yönde gelişeceğine dair kritik bir söyleşi gerçekleştirdik.
·
1960’lardan itibaren çevrenin korunması ve çevre dengesi konusunda
bilinçlenme sürecinin ortaya çıkışında ne gibi etkenler söz konusuydu?
Çevrenin korunması ve ekolojik denge konusundaki bilinçlenmenin tarihini
çok eskilere götüremiyoruz. 1960’lı yılların sonlarından bu yana tanığı
olduğumuz olumlu sayılabilecek gelişmelerde, dünyanın farklı yörelerinde
yaşanan yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası kimi felaketlerin, doğal
dengenin insan eliyle bozulmasından doğan sorunların ve bunlar karşısında,
başta Birleşmiş Milletler Örgütü olmak üzere, uluslararası kuruluşların,
üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin uyarıcı ve
yol gösterici çabalarının önemli payı vardır. Özellikle, hava kirliliğinin
önemli boyutlara varması, ozon tabakasındaki incelmeler, asit yağmurları gibi
küresel sorunların çarpıcı boyutlara ulaştığı 1960’lı yıllar, uluslararası
kamuoyunda haklı bir tepkinin doğmasına yol açtığı ve Birleşmiş Milletler
Örgütü’nün öncülüğünde kimi adımların atıldığı yıllar olmuştur. 1972’de
Stockholm’de Bir Dünya Çevre Zirvesi’nin toplanması da böyle bir gelişme
sonucunda gerçekleşmiştir. Çevre bilincinin güçlenmesi üzerinde bu gelişmelerin
önemli bir etkisi olmakla birlikte, bu konulardaki bilinç ve kültür düzeyinin,
özlemi duyulan bir noktaya varmış olduğunu söylemeye olanak yoktur.
·
Dünyada çevreci yaklaşım konusunda bugüne kadar gerçekleştirilen
çabaları değerlendirebilir misiniz?
Çevreci yaklaşımların güçlenmesi konusunda dünyada gerçekleştirilen
çalışmaların başında Birleşmiş Milletlerce düzenlenen İnsan Yerleşimleri
(HABİTAT) ve Dünya Çevre Zirveleri gelir. HABİTAT toplantıları 20 yıllık
aralıklarla, Vancouver (1976), İstanbul (1996) ve Quito (2016)’da; çevre
zirveleriyse, Stockholm (1972), Rio de Janerio (1992) ve Johannesburg’da (2012)
toplanmıştır. 2012 Zirvesinde, özellikle Sürdürülebilir Kalkınma bütün
yönleriyle irdelenmiştir. 2016 Ekim’inde Quito’da (Ecvador) toplanan HABİTAT
III’te kabul edilen “Yeni Kentsel Gündem’in önemli bölümlerinden birinin
başlığı da “çevresel sürdürülebilirlik”tir.
Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa çapındaki öteki uluslararası örgütlerin
çabalarına koşut olarak, Batılı ülkelerden birçoğunda, hükümet programlarında
çevreciliğe temel hedefler arasında yer verilmiş; hatta salt bu amaçla siyasal
partiler bile kurulmuştur. Ama, bütün bu çabaların, yeryüzünde ekosistemin
öğelerinin başarıyla korunabilmesine yeterli düzeyde bir çevre bilincinin
oluşmasını sağladığı elbette söylenemez.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Söyleşi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 8 Sayı: 21 |