Sinematografik anlatı yöntemiyle insanlara kentlerde yaşanan değişim ve dönüşümler eleştirel bir yaklaşımla sunularak, kentlerin geleceğiyle ilgili sorunlara farklı bir disiplin vasıtasıyla çözüm aranmaktadır. Bu düşünceden yola çıkarak, sinemada geleceğin kent temsillerini oluşturmak amacıyla Space Sweepers ve Elysium filmleri içerdikleri kent ve sosyal alanlar bağlamında karşılaştırılmış ve analiz edilmiştir. İki filmin ortak noktası, iklim krizinin yaşandığı ve toplumsal sınıf arasındaki uçurumun giderek açıldığı bir gelecek temsilidir. Her iki film de benzer distopik anlatı yöntemini kullanarak, çarpık bir düzen, otoriter bir mutlak güç ve sınıf ayrımının yaşandığı toplumu, hayatta kalma mücadelesini, bir başkaldırı ve yeniden doğuş senaryolarıyla izleyicilere sunmaktadır. Buna karşı, geleceğin yaşanabilir kenti, doğayı ve bilimi temsil etmektedir. Elde edilen veriler doğrultusunda her iki filmde de oluşturulan kentlerin, distopik evreni temsil ettiği görülmüştür. Filmlerdeki görsel anlatı biçiminden yola çıkılarak yaşanabilir kent kavramı yeniden tanımlanmış, gelecekte oluşabilecek sorunlar insan-yaşam ilişkisi bağlamında araştırılmıştır Bu makale, geleceğin kent temsillerini distopik anlatı yöntemiyle dönüşüm bağlamında incelemektedir. Bu dönüşümün insan hayatında olumlu sonuçlara neden olabileceği gibi, kentleri yaşanabilir olmaktan uzaklaştırabileceği, sosyal kopukluklara yol açabileceği, insanları yalnızlaştırabileceği, kent kavramını değiştirip dönüştürebileceği, dijital teknolojinin kentsel mekanlara hakim olacağı öngörülerinin çoğunlukta olduğu tespit edilmiştir.
The cinematographic narrative method presents the changes and transformations in urban life with a critical approach, and solutions to the future urban problems are investigated in a different discipline. Thus, the present study aimed to compare and analyze Space Sweepers and Elysium based on urban and social elements included in these movies to reflect on futuristic urban representations in movies. The two films share a future where the consequences of the climate crisis is experienced in societies with a wide gap between the social classes. Based on the visual narrative employed in the movies, the concept of livable city was redefined, and future problems were investigated based on the relationship between the human and life. In the paper, futuristic urban representations were analyzed based on the transformations in the dystopian narrative. It was determined that while the transformation could lead to positive outcomes in human life, it could render the cities less livable, lead to social distances, isolate individuals, alter and transform the concept of urban spaces, which would be dominated by digital technologies.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Düzenleyici Planlama ve Geliştirme Değerlendirmesi, Kentsel Analiz ve Geliştirme, Kentsel Tasarım |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Ekim 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 17 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 7 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 16 Sayı: 45 |