Bu çalışma Molla Hasan b. Abdüssamed es-Samsûnîzâde’ye (ö. 891/1486) ait Hâşiyetü’s-suğrâ ale’l-Mukaddimâti’l-erbaa’nın incelenmesi ve tahkikinden oluşmaktadır. Samsûnîzâde bu hâşiyede, Sadruşşerîa’nın (ö. 747/1346) et-Tavdîh isimli eserinde insan fiillerinin nasıl varlık kazandığını delillendirdiği “Mukaddimâtu’l-erbaa” bölümüne, Teftazânî’nin (ö. 792/1390) et-Telvîh’te yaptığı şerhi değerlendirmiştir. Mâturîdî bir âlim olan Sadruşşerîa bu bölümde, Eş’arî bir âlim olan Fahreddin er-Râzî’nin (ö. 606/1210) el-Mahsûl’de yer verdiği deliline karşı çıkmaktadır. Râzî’nin insan fiillerinin yaratılmış bir irade ile zorunlu olarak meydana geldiği, dolayısıyla hüsün ve kubuhla zâtî olarak vasıflanamayacağı iddiasına karşılık; Sadruşşerîa insanın fiilinde özgür irade sahibi olduğunu, fiilin ve iradenin ontolojisine dair bir izahla açıklamak istemiştir. Böylece insan fiillerin zâtı ve sıfatları sebebiyle hüsün ve kubuhla vasıflandığını, aksi takdirde dine neden girilmesi gerektiğinin açıklanamayacağını söylemiştir. Mukaddimâtu’l-erbaa bu açıdan fiillerin taşıdığı hukukî-ahlâkî değerlerin kaynağı tartışmaları ile de ilgilidir. Dolayısıyla bir fakihin mensup olduğu kelam ekolününün, fıkıh usulü anlayışına nasıl etki ettiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Sadruşşerîa’nın, Mâturidî kelamında var olan insanın kendisine ait bir iradesinin bulunduğu düşüncesini ontoloji zemininde açıklaması, özellikle Osmanlı ulemasının dikkatini çekerek üzerine hâşiyelerin yazıldığı bir literatürün oluşmasını sağlamıştır. Samsûnîzâde’nin söz konusu hâşiyesi de bunlardan biridir ve mezhep tarafgirliği yapmaksızın Eş’arî Teftazânî’nin, Mâturidî Sadruşşerîa’nın metnine yaptığı şerhi incelemekte ve kelam, fıkıh usulü, felsefe temelli zengin tartışma konuları ihtiva etmektedir.
Sadruşşerîa Samsûnîzâde İnsan Fiili İrade Zorunluluk Hüsün-Kubuh
IThis study is an analysis and critical edition of the work entitled ‘‘Hāshiyah ‘alā al-Muqaddimāt al-arba’a’’ which belongs to Samsūnīzāde (d.891/1486). He discusses “Muqaddimāt al-Arba‘a” which is the one of the chapters in Sadr al-Shari‘a’s (d.747/1346) al-Tawdīh and explains how human actions exist in Taftāzānī’s (d.792/1390)al-Talwīh. In this chapter, Sadr al-Shari‘a, a Maturidi theologian, argued against the theory pertaining to Rāzī (d.606/1210) who was an Ashari theologian. He put forward the idea that human actions instinctively exist with will; therefore, the values about good and bad couldn’t be evaluated with actions in his wok entitled al-Mahsul. At this point, Maturidi expressed that human actions happened by free will via an explanation concerning the ontology of action and will. He indicated that values of husn-qubuh were found in actions, any justification could otherwise not be given for the reason why people believe. Hence “Muqaddimāt al-Arba‘a” is related to the debates about legal and moral values of actions. Accordingly, it is remarkable in terms of showing how the school of kalām, which the mentioned faqīh was a member, affects the understanding of sharia law. Sadr al-Shari‘a’s explanation about the ontology of human will that was accepted as a free will by Maturidi theologians, engaged Ottoman scholars’ attention, then a literature produced based on postscripts by these scholars. Samsūnīzāde’s work is the one of these postscripts which includes the analysis of Ashari Taftāzānī about Maturidi Sadr al-Shari‘a’s work without any madhhab partiality and the rich range of topics depend on kalām, usūl al-fiqh, philosophy, and linguistics.
Sadr al-Shari‘a Samsūnīzāde Human action Will Necessity Husn-Qubh
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2019 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 34 |