İslam hukukunda kıyas, hakkında nas bulunmayan bir olguyu aralarındaki temel mahiyet benzerliği sebebiyle naslarda hükmü bildirilen olguyla hukuken aynı kategoride kabul etme olarak ifade edilebilir. İslam hukukçularının büyük çoğunluğu kıyası meşrû bir delil olarak kabul etmektedir. Kıyas işleminin dilde uygulanması ise iki farklı kelimenin yakın anlam içermeleri sebebiyle hukuken aynı hükme tâbî olmasını ifade eder. Usulcüler genel olarak kıyasın şerʽî alanda meşrûiyetini kabul etmekte ancak dil alanında uygulanması hususunda farklı görüş benimsemektedirler. Bu noktada genel kabule göre Hanefî mezhebi dilde kıyası kabul etmemiş, yakın anlam içeren kavramların hukuken aynı hüküm altında değerlendirilmesine karşı çıkmıştır. Şâfiî usulcüleri ise dilde kıyası kabul etmişler ve yakın anlamlara sahip kavramlar hakkında aynı hükmün geçerli olduğunu kabul etmişlerdir. Bu kabulün muhtemel sebebi Şâfiî mezhebinin livâta ve zinâyı, nebiz ve şarabı hüküm açısından aynı kategoride ele alması, Hanefi mezhebinin ise bu noktada muhalif görüş benimsemesidir. Ancak detaylara inildiğinde bu yaygın kabulün tahkike muhtaç olduğu görünmektedir. Öncelikle dil kurallarından hareketle kıyas yapılıp yapılamayacağı konusunda Hanefi mezhebinin kurucu imamları arasında dahi fikir birliği söz konusu değildir. Ebû Hanife (öl. 150/767) yukarıda ifade edilen örneklerdeki suçları hukuken ayrı olarak değerlendirmiş ve aynı cezanın verilemeyeceğini ileri sürmüştür. Ancak onun öğrencileri Ebû Yûsuf (öl. 182/798) ve bu görüş ayrılığını aktaran İmam Muhammed (öl. 189/805) bu suçların aynı kategoride ele alınması gerektiğini savunmuşlardır. İmam Muhammed’in aktardığına göre Hanefi mezhebinin dayandığı bazı selef bilginleri de bu suçlara aynı cezaların verilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Kurucu imamlara ait metinlerde bu ihtilafın sebeplerine dair yeterli bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak sonraki dönem Hanefî usul âlimlerinin açıklamalarına baktığımızda bu ihtilafın sebepleri arasında dilde kıyas olgusunun da yer aldığı söylenebilir. Aynı şekilde İmam Şâfiî (öl. 204/820) başta olmak üzere Şâfiî usulcülerin dilde kıyası kabul ettiği delile muhtaç bir iddia olarak görünmektedir. Aksine Şâfiî usulcülerin çoğunluğu dilde kıyasın geçersiz olduğunu savunmaktadır. Bu Şâfiî usulcüleri mezhepte kabul edilen hükümlerin dilde kıyasa değil naslara dayandığını ileri sürmektedir. Dolayısıyla Şâfiî mezhebinde sonuç olarak benimsenen hüküm aynı olsa da bu hükümlerin gerekçelendirilmesi noktasında ihtilaf söz konusudur. Dilde kıyası meşrû olarak gören usulcüler genel olarak şerʽî kıyasın geçerliliği, ibret alınmasını emreden naslar, dilin kullanımının belli kurallar çerçevesinde olmasından istidlalde bulunmuşlardır. Buna karşın dilde kıyas yapılmasını reddeden usulcüler yukarıda ifade edilen istidlalleri kabul etmemekle birlikte dilin ve dildeki isimlerin anlam çerçevelerinin belirlenmesinde kıyas ve akıl yürütmenin geçersiz olduğunu, aksine dilin vazʽa dayandığını ileri sürmüşlerdir. Bu noktada isimlerin anlamlarının bilinmesi için akıl yürütmeye değil, dildeki kullanımına müracaat edilmeye ihtiyaç bulunduğunu belirtmektedirler. Dil alanında kıyas tartışmalarına literatürde ilk dönem usul eserlerinde ulaşılabilmiştir. Başka bir ifadeyle mezheplerin teşekkül ettiği dönemde tedvin edilen İslam hukuku kaynaklarında konuya ilişkin teorik bilgiler görülememiştir. Hatta sonradan fıkıh usulü eserlerinde serdedilen yukarıda ifade edilen fürû örneklerinin, fürû alanındaki ilk eserlerde ele alındığı ve hakkında hukukî tartışmaların yapıldığı bölümlerde de dilde kıyasın geçerliliği noktasında herhangi bir bilgi söz konusu değildir. Buna karşın sonraki dönem fürû ve usul kitaplarında dilde kıyas tartışmaları ilgili örnekler üzerinden devam etmiştir. Bu çalışmada dilde kıyas konusundaki genel kabulün detaylarının incelenmesi ve bu konudaki farklı görüşlerin gerekçelerinin mukayese edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada dilde kıyas konusunda mezheplerin genel geçer görüşlere sahip olmadıkları, aynı mezhebe mensup usulcülerin farklı görüşlere sahip olduğu tespit edilmiştir. Mezheplerin kurucu imamlarından dilde kıyas konusunda belli bir görüşün aktarılmamış olması usulcülerin muhtelif görüşlere sahip olmasında etkili olmuştur.
In Islamic law, qiyās can be defined as accepting a phenomenon about which there is no textual source with a phenomenon in the same category whose ruling is stated in the textual sources due to the similarity of the basic nature between them. The vast majority of Muslim jurists accept qiyās as a legitimate proof. As for the application of the qiyās process in the language, it means that two different words are legally subject to the same ruling because they have close meanings. Scholars of Islamic legal methodology generally accept the legality of qiyās in the legal field, but they have different views on its application in the field of language. In this regard, according to the general view, the Ḥanafī school did not accept application of qiyās in language and opposed the evaluation of concepts with close meanings under the same legal provision. Shāfiʻī jurists on the other hand accepted qiyās in language and applied the same ruling to the concepts with close meanings. The possible reason for this recognition is that the Shāfiʻī school considers sodomy and adultery, nabidh (a type of intoxicating drink) and wine in the same category, whereas the Ḥanafī school accepts an opposing view in this matter. However, when the details are examined, it seems that this common recognition is in need of investigation. First of all, there is no consensus even among the founding jurists of the Ḥanafī school on this issue. Abū Ḥanīfa regarded the crimes in the above-mentioned examples as legally separate and argued that the same punishment could not be given to them. However, his disciples Abū Yūsuf and Imam Muḥammad, who conveyed this difference of opinion, argued that these crimes should be considered in the same category. According to what Imam Muḥammad reported, some earlier scholars on which the Ḥanafī school was based also argued that the same punishments should be given to these crimes. Sufficient information about the reasons of this conflict could not be found in the books of the founding scholars. However, when we look at the explanations of the Ḥanafī scholars of the later period, it can be said that the phenomenon of qiyās in language is also among the reasons for this conflict. Likewise, the claim that Shāfiʻī scholars, especially Imam Shāfiʻī (d. 204/820), accepted qiyas in language, seems in need of evidence. On the contrary, the majority of Shāfiʻī scholars argue that qiyās in language is not valid. These Shāfiʻī scholars argue that the rulings laid down in the madhhab are based on textual sources, not on qiyās in the language. Therefore, although the ruling adopted in the end in the Shāfiʻī school is the same, there is a dispute about the justification of these rulings. Scholars, who see qiyās as legitimate in language, based their views about the validity of shar'i qiyās in general on the verses and hadiths that command to take heed, and the fact that the use of language happens within the framework of certain rules. On the other hand, even though the scholars who rejected to make comparisons in language do not accept the above-mentioned evidences, they argued that analogy and reasoning are invalid in determining the meaning frames of the language and the names in the language, on the contrary, the language is based on usage. In this regard, they state that in order to know the meanings of the names, it is necessary to apply not to reasoning, but to their use in the language. Discussions of qiyās in the field of language can be found in the works in first period works. In other words, theoretical information on the subject could not be seen in the sources of Islamic law written in the period when the legal schools were formed. Even in the earliest works in the field of Islamic law, there is no information about the validity of qiyās in the language in the chapters where the above-mentioned issues are dealt with and discussed from a legal perspective. On the other hand, in the books of Islamic law and its methodology written in the later periods, the discussion of qiyās in the language continued through the relevant examples. In this study, it is aimed to examine the details of the general acceptance of qiyās in language and to compare the reasons for different views on this subject. In conclusion, it can be stated that the schools of Islamic law do not have commonly accepted views on qiyās in language, and even the jurists from the same school had differing view in this matter.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 13 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 40 |