İslâmî ilimlerden biri olan tasavvuf, ilim ile amelin, teori ile pratiğin en çok kaynaştığı disiplindir. Tarih boyunca sûfîler ameli olmayan ilmi, yani pratik hayata yansımayan bilgiyi değersiz hatta zararlı görmüşlerdir. Öyle ki tasavvufun bütün kavramlarının tecrübî bir alt yapısı olduğu söylenebilir. Üstelik bu tecrübe psikolojideki gibi ilaçlar kullanılarak, deneyler yapılarak dışarıdan bir etkenle elde edilen bir tecrübe değil tamamıyla insanın kendi öz dinamiğiyle elde ettiği içsel bir tecrübedir. Diğer İslâmî ilimlere nazaran tasavvufta amel vurgusu çok daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu duruma bağlı olarak tasavvuf kavramlarının da pek çoğu amelden yani pratikten teoriye, genel anlamdan ıstılahî anlama doğru bir süreç izleyerek var olmuştur. Öncesinde belli bir fiile verilen isim zamanla anlam dairesini de genişleterek zihinsel bir kavram halini almış, ilk başta daha geniş bir kitlenin anlayabileceği kavramın anlam alanı daralmıştır. Makalede de bu kavramlardan biri olan tevekkülün geçirdiği sürecin zikrettiğimiz genel teoriye uygun olup olmadığını incelemeye, tasavvufun pratiğe olan eğilimi nedeniyle ve sûfîlerin kavramları daha içsel bir süreçte değerlendirdikleri göz önüne alınarak, tevekkülün tasavvuf içerisinde anlamsal dönüşümünün izlerini aramaya çalışacağız. Bu sayede sûfî düşüncenin gelişim izlerine dair bazı yeni açılımlar bulabilme imkanı da elde edebiliriz.
Sufism, which is one of the Islamic sciences, is the discipline where science and deeds, theory and practice fuse together mostly. In Sufism, it can be said that science reveals deeds, not deeds reveal the science. As a matter of fact, throughout history, Sufis have regarded the non-operative knowledge, that is, knowledge that is not reflected in practical life as worthless. So much so that all subjects of Sufism which developed after Ibn Arabi are fixed with experience except metaphysical subjects. Moreover, this experience is not an experience that is obtained from external factors by using drugs and experiments like in psychology, it is an internal experience that is obtained entirely by human dynamics.
Compared to other Islamic sciences such as kalam and philosophy, the emphasis on verb is much more prominent in Sufism. Thus, it is revealed that there is a practical as well as theoretical aspect of this science. Depending on this situation, most of the concepts of Sufism existed following a process from practice to theory, that is, from concrete to abstract. The name given to a particular verb before time expanded into the circle of meaning and became a mental concept. In the article, it will be tried to examine whether the process of trust, which is one of these concepts, is in accordance with the general theory mentioned, and because of the tendency of Sufism to practice and considering that the Sufis evaluate the concepts in a more internal process, the traces of the semantic transformation of trust in Sufism will be sought. In this way, it is possible to find some new expansions regarding the development traces of Sufi thought.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 5 |