Tefsirler genel manada rivayet ve dirayet şeklinde başlıca iki gruba ayrılır. Tasnif edilirken mevcut tefsirlerin bunlardan hangi gruba dahil olacağını tayinde genellikle en belirgin yön dikkate alınır. Tefsirleri bütünüyle rivayet veya dirayet tefsiri olarak kategorize etmek pek mümkün değildir. Dirayet olarak kabul edilen tefsirlerde çok sayıda rivayet bulunduğu gibi klasik bir rivayet tefsirinde de dirayete yer verilebilir.
Bir tefsir eserinin içerisinde yer alan rivayet ve dirayete dair malumat, müellifinin düşünce dünyasını yansıtır. Yaşadığı ortam, benimsediği kültür ve intisap ettiği mezhebin izlerini görmek mümkündür. Ancak bu önceden kabul edilmiş teorilerin Kur’ân metni üzerinden gerekçelendirilmesi birçok probleme neden olmaktadır. Müelliflerin siyasî anlayışlarını akîdeleştirmesinin yanında dinin ana kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’le temellendirmesi bu problemlerden sadece birisidir.
İslâm tarihinde teşekkül eden her mezhep, haklılığını ispatlamak gayesiyle Kur’ân ve hadisten delil arama gayreti içinde olmuştur. Bu minvalde her mezhep Kur’ân âyetlerine başvurarak kendi öğretilerine muvafık kısımları almış, muhalif bölümleri ise te’vile müracaat ederek düşünce yapısına uydurmaya çalışmıştır. Ayrıca âyetlerin tefsirinde birtakım rivayetler naklederek kendilerinin desteklemiştir. Bu bağlamda bünyesinde birçok fırkayı barındıran Şiîlik, belki de bu mezheplerin en önemlisidir.
Şîa mezhebi, savundukları düşünceleri Kur’ân ve hadis zeminine oturtmaya çalışmıştır. Bunun sonucunda İslâm’ın genel ilkelerine uymayan düşüncelerini dahi kabul ettirebilmek adına kendilerini Kur’ân’a dayandırmak mecburiyetinde hissetmişlerdir. Bu durum ise doğal olarak Şîa’nın başta tefsir tarihi ve usûlü olmak üzere birçok eserlerine yansımıştır.
İmâmiyye’nin Ahbârî ekolüne mensup olan Ebu’l-Hasan el-Kummî (ö. 329/941), mezhebin erken dönem müfessirleri ve önemli temsilcileri arasında yer almaktadır. İslâmî ilimlerin çeşitli dallarıyla hemhâl olan Kummî, Tefsîru’l-Kummî adlı eserini kaleme alırken mensubu olduğu hâkim paradigmanın gölgesinde hareket etmiş ve birtakım ayetleri kendi mezhebinin doğruluğunu delillendirmek amacıyla tefsir etmiştir. Müfessir mezhebî doktrinlerini müdellel hale getirirken de birçok rivayetten yararlanmıştır.
Kummî; eserinde rivayet araçlarından Kur’ân, sünnet, sahabe ve tabiûn kavli, imamların rivayetleri ve israiliyat ile Kur’ân’ı tefsir yoluna gitmiştir. Kummî, İmâmiyye Şîası’nda sika bir muhaddis kabul edildiğinden dolayı mezhep içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Ancak eserde rivayete dayalı birçok ayetin tefsirinde zamir ve ibareler bağlamından koparılarak mezhep eksenli yorumlanmıştır. Bu sebeple Kummî’nin ilk dönemin izlerini taşıyan eseri, Şiî yorumun rivayet bağlamında tefsire yansımasını tespit sadedinde araştırmaya konu edinilmiştir. Ayrıca eserde nakledilen rivayetlerin senedi incelenerek müfessirin hadis anlayışı, cerh-ta‘dil kriterleri, kabul ve ret şartlarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma neticesinde müellif ve eseri üzerinden Kur’ân’ın Şiî yorumunun ortaya konulması hedeflenmiş, bu sayede farklı bir mezhebin rivayet tefsir anlayışının bilinmesine küçük de olsa bir katkı sunmak arzu edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 18 |
İlahiyat Akademi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.