Çağdaş din felsefesinin önemli konularından biri olan kötülük problemi, Tanrı’nın varlığına itiraz bağlamında dile getirilen önemli argümanlardan biridir. Epiküros’a kadar izini sürebildiğimiz bu argüman, D. Hume tarafından, “Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da, gücü mü yetmiyor? O halde O güçsüzdür. Gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor? O halde kötülüğün olmasını istemektedir. Hem gücü yetiyor, hem de iyi ise, o zaman bu kötülük nereden geliyor?” şeklinde ikilemde bırakan bir soru formatında ortaya konulmuştur. J. L. Mackie gibi çağdaş filozoflar ise Tanrı’nın mutlak iyiliği, kudreti ve kötülüğün varlığının birbirleriyle çelişki arz ettiğini ileri sürerek bahsi geçen üç öncülün bir arada bulunamayacağını, dolayısıyla teistik Tanrı tasavvurunun kendi içerisinde çelişkili olacağını ileri sürmüşlerdir. Modern dönemin önemli felsefi ekollerinden biri olan analitik felsefe geleneği çerçevesinde kötülük problemi farklı veçhelerden muhtelif filozoflarca tartışılmıştır. Bu bağlamda özellikle analitik felsefe geleneğinin ilk devresini temsil eden ve Wittgestein’ın birinci dönem eseri Tractatus Logico-Philosophicus ile ifadesini bulan mantıksal pozitivizm, doğrulanabilir olgusal önermeler dışındaki tüm bilgi alanlarını metafiziksel olduğu gerekçesiyle anlamsız bulmuştur. Dolayısıyla başta kötülük problemi olmak üzere teizmin genel konuları bahsi geçen metafizik alanın kapsamına girdiği için mantıksal pozitivizm tarafından anlamsız ve olgu dışı bilgi türü olarak ilan edilmiştir. Ancak süreç içerisinde katı doğrulamacı ilkesi rağbetten düşmüş ve ikinci Wittgenstein dönemine ait dil oyunları kuramı ile teizmin temel meseleleri de “hakkında konuşulabilir olan bilgi türleri” içerisinde değerlendirilmeye başlamıştır. Dil oyunları kuramına göre değişik oyunların (değişik dil oyunları vardır ve bunların her birinin) kendine özgü kuralları bulunduğu gibi, dilin de kendine özgü kuralları vardır. Futbol kurallarını bilmeyen kimse oynanan oyunu anlamakta güçlük çekeceği gibi, dilin kurallarını bilmeyen kimse de bahsedilen konuyu anlamakta güçlük çekecektir. Wittgensteincı filozoflardan D. Z. Phillips de dil oyunları kuramını radikal bir şekilde din felsefesine uyarlamıştır. O, dinî inancın kendine özel bir dil oyunu olduğunu ve olgusal alanla ilişkisi bulunmadığını (non-realism) ileri sürmektedir. Ona göre “Tanrı iyidir” veya “Tanrı kudret sahibidir” gibi önermelerin felsefi ya da bilimsel bağlamlar içinde değerlendirilmesi bizi yanlış bir yola sürükler. Bunların ifade edildiği bağlamın dili farklı olduğu için kendine özgü bir dil dünyasına sahip olan felsefe gibi farklı dil oyunlarına sahip düşünce sistemleri içerisinde tartışılamaz. Kötülük problemi de bu bağlamda değerlendirilmelidir. “Tanrı iyidir” şeklindeki bir ifadede artık “Tanrı” belli bir nesneye veya bir kişiye işaret etmez. Burada ancak bir “güven” duygusundan söz edilebilir. Yine “Tanrı sonsuz güç sahibidir” denildiği zaman “bir sığınma duygusundan” bahsedilebilir. Ancak bu “Tanrı” objesinin varlığına işaret etmez. Hick’e göre Phillips’in bu ifadeleri, ateizmin farklı bir şekilde dile getirilmesidir. Dolayısıyla bu, teizm açısından zati tanrı tasavvurunu yadsıdığı için kabul edilemez. Phillips başta Swinburne olmak üzere kötülük problemine felsefi olarak getirilmiş çözümleri eleştirmektedir. Bu bağlamda Phillips Swinburne ve Plantinga’nın benimsediği özgür irade savunusunu da çeşitli açılardan eleştirmektedir. Yine o, kötülüğün ve Tanrı’nın varlığının birlikte savunulabileceğine dair görüşleri yani teodiseleri teker teker ele almakta ve bunların başarılı olmadıklarını ortaya koymaya çalışmaktadır. “Ruhsal olgunlaşma teodisesi”, “kefaret teodisesi”, ““idrak sınırlılığı savunması” gibi teist perspektiften kötülüğe bir cevap verme amacıyla ileri sürülmüş olan teodiseleri de holokost, zihinsel ve fiziksel acılar gibi farklı kötülük türleri bağlamında ele alarak çeşitli açılardan eleştirmektedir. Böylece o, teizmin kötülük problemi ile ilgili ifadelerinin felsefi birer önerme olarak görülmemesi gerektiği iddiasını, Wittgensteincı dil oyunları perspektifinden değerlendirmeye ve desteklemeye çalışmıştır.
Din Felsefesi D. Z. Phillips Kötülük Tanrı Kadir-i Mutlak Dil Oyunu
The problem of evil, which is one of the important issues of contemporary philosophy of religion, is one of the important arguments expressed in the context of objection to the existence of God. This argument, which we can trace back to Epicurus, is by D. Hume, “Is God willing to prevent evil but not able to? Then He is powerless. Does he have the power but does not want to prevent it? So he wants evil to happen. If he is both able and good, then where does this evil come from?” It has been put forward in a question format that leaves a dilemma in the form of a question. Contemporary philosophers such as J. L. Mackie, on the other hand, argued that God's absolute goodness, might and existence of evil contradict each other, and argued that the three premises mentioned cannot coexist, and therefore the theistic God conception would be contradictory within itself. The problem of evil has been discussed by various philosophers from different aspects within the framework of the analytical philosophy tradition, which is one of the important philosophical schools of the modern period. In this context, logical positivism, which represents the first period of the analytical philosophy tradition and found its expression in Wittgestein's first period work Tractatus Logico-Philosophicus, found all fields of knowledge meaningless, except verifiable factual propositions, on the grounds that they are metaphysical. Therefore, since the general issues of theism, especially the problem of evil, fall within the scope of the aforementioned metaphysical field, it has been declared as a meaningless and non-factual type of knowledge by logical positivism. However, in the process, the principle of strict verification fell out of favor and the theory of language games and the basic issues of theism of the second Wittgenstein period began to be evaluated within the "types of knowledge that can be talked about". According to the theory of language games, just as different games (there are different language games and each of them) have their own rules, language also has its own rules. Anyone who does not know the rules of football will have difficulty in understanding the game played, and someone who does not know the rules of the language will have difficulty in understanding the subject. D. Z. Phillips, one of the Wittgensteinian philosophers, also radically adapted the theory of language games to the philosophy of religion. He argues that religious belief is a language game of its own and has no relation to the factual field (non-realism). According to him, evaluating propositions such as "God is good" or "God is mighty" in philosophical or scientific contexts leads us to the wrong path. Since the language of the context in which they are expressed is different, it cannot be discussed within thought systems that have different language games such as philosophy, which has a unique language world. The problem of evil should also be evaluated in this context. In a statement that "God is good", "God" no longer refers to a particular object or person. Here, only a feeling of “trust” can be mentioned. Again, when it is said that "God has infinite power", "a feeling of refuge" can be mentioned. However, this does not indicate the existence of the "God" object. According to Hick, these statements of Phillips are expressions of atheism in a different way. Therefore, this is unacceptable from the point of view of theism, as it denies the very idea of god. Phillips criticizes the philosophical solutions to the problem of evil, especially Swinburne. In this context, he criticizes the free will defense of Phillips Swinburne and Plantinga from various perspectives. Again, he deals with the views that the existence of evil and the existence of God can be defended together, that is, theodicies one by one, and tries to show that they are not successful. He also criticizes the theodicy, such as "spiritual maturation theodicy", "atonement theodicy", "defense of cognitive limitation", which were put forward to respond to evil from the theist perspective, in the context of different types of evil such as the holocaust, mental and physical suffering. Thus, he tried to evaluate and support the claim that the theism's statements about the problem of evil should not be seen as philosophical propositions from the perspective of Wittgensteinian language games.
Philosophy of Religion D. Z. Phillips Evil God Omnipotent Language Game
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 10 Sayı: 1 |