After the Farewell Pilgrimage, the Prophet Muḥammad returned to Medina in the last days of the tenth year of Hijrah. About two months after his return, he fell ill towards the end of the Safar month of the eleventh year and passed away in the following month of Rabīʿ al-Awwal. Various treatments were applied to the Prophet Muḥammad, who had a short but severe illness before his death. Among these, there is a method called ladūd, in which the drug is poured from any part of the mouth and given to the patient. There were also times when the Messenger of Allah fainted during his illness. A group of Companions, including the wives of the Prophet, who were worried about his life at such moments, consulted on what to do to heal the Prophet Muḥammad. As a result of the consultations, they decided to give medicine with the ladūd method, thinking that it would be good for the Prophet, and they implemented this decision when he was unconscious or semi-conscious. In the sources, it is understood that the Prophet stated that he did not want it before or during the administration of medicine, verbally or by sign. However, despite his warnings, those present insisted on giving the medicine because they thought that the Prophet had pleurisy. According to the rumors on the subject, When the Prophet sobered up after a while and came to himself completely, he ordered them to drink the medicine in order to train them, as they did not heed his warning. Those who were there, except for his uncle ʿAbbās, drank the medicine one by one. In fact, Maymūna bt. al-Ḥarīth, one of his wives, broke his fast and drank this medicine even though he was fasting. Based on this interesting event, it has been handled by some names and segments by moving out of the issue. In this regard, biased and wrong interpretations have been made. As a matter of fact, orientalists and some authors who wrote popular style works about this event, as outlined above, made comments beyond the purpose. They evaluated the issue as the Prophet's being poisoned by his relatives, and as a result, they made a mistake. One of them, the Italian orientalist Leone Caetani (1935), who also constituted the basis for the conduct of this research, interpreted the incident as that the Prophet might have been poisoned by his wives or that he did not even trust his wives. Therefore, in this article, the incident of ladūd; it will be tried to reveal how it is told in ḥadīth, biography and historicalsources. In the study, the transfers on the subject in the ḥadīth literature and the narrations in the sources of Siyer and Islamic history were processed together. The aim of the study is to try to determine the truth of the issue by supporting this event, whose details are not included in the narrations in the ḥadīth, with the data in the biography and historical sources and by revealing its background. In this context, among the narrative texts; inferences were made by making comparisons, reasoning, analysis and evaluation. Thus, it has been tried to examine the closed aspects of the subject by approaching the transfers in the sources of Ḥadīth and Islamic History with a holistic approach. Such a study is aimed to reveal whether a later determination about the Prophet and his companions is scientific or not. Based on the assumption that it will contribute to the correct understanding of the subject, the data of independent studies on ladūd method and pleurisy diseases were used. Because it is assumed that these two titles have an important place in order to bring the event to the right ground. The explanations of the Prophet about which countries the ladūd method is a treatment method after he sobered up and his evaluations that it is not possible for him to have pleurisy also support this. As a matter of fact, it has been determined that the Prophet opposed this treatment method and the drugs used in the treatment, as they were not related to his own illness, as well as being given against his will. Those who make a forced interpretation that the Prophet did not trust even his closest relatives are ignoring an important issue. According to this, the Prophet continued to stay with his wife ʿĀʾisha after this event. In addition, it is seen that those who associate this event with some political reasons ignore the narrations that ʿĀʾisha did not want to give the imamate to her father, on the contrary, she wanted it to be given to ʿUmar.
Hz. Peygamber, Veda haccını yapıp hicretin onuncu yılının son günlerinde Medine’ye dönmüştü. Dönüşünden yaklaşık iki ay sonra, hicrî on birinci yılın Safer ayının sonlarına doğru hastalanmış ve peşinden gelen Rebiülevvel ayında da vefat etmişti. Vefatından önce kısa ama şiddetli bir hastalık süreci geçiren Hz. Peygamber’in iyileşmesi için çeşitli tedaviler uygulanmıştır. Bunlar arasında ağzın herhangi bir yanından ilacın akıtılarak hastaya verildiği ledûd isimli bir yöntem de bulunmaktadır. Allah Resulü’nün hastalığı esnasında baygınlık geçirdiği zamanlar da olmuştu. Böyle anlarda onun hayatından endişelenen, başında bulunan ve içlerinde Hz. Peygamber’in eşlerinin de olduğu sahabeden bir grup onu iyileştirmek için neler yapacaklarına dair istişarede bulunmuşlardı. Yapılan istişareler sonucunda Hz. Peygamber’e iyi geleceğini düşünerek ledûd yöntemiyle ona ilaç vermeyi kararlaştırmışlar ve bu kararlarını o baygın veya yarı baygınken uygulamaya koymuşlardı. Kaynaklarda Hz. Peygamber’in ilaç verilmeden önce veya verildiği esnada bunu istemediğini sözlü olarak veya yarı baygın olduğu için imâ yoluyla belirtmesine karşın orada bulunanların kendisini zatülcenp hastası zannettikleri için ilacı vermekte ısrarcı oldukları anlatılmıştır. Konu hakkındaki rivayetlere göre Hz. Peygamber bir müddet sonra ayılıp tamamen kendisine gelince de ikazına aldırış etmemeleri sebebiyle onları tedip etmek amacıyla ilaçtan içmelerini salık vermiştir. Orada bulunanlar da -amcası Abbâs hariç- teker teker ilacı içmişlerdir. Hatta eşlerinden Meymûne bt. el-Hâris oruçlu olduğu halde orucunu bozarak bu ilaçtan içmiştir. Yaşanan bu ilginç olaydan hareketle kimi isim ve kesimler tarafından mesele olduğunun dışına taşınarak mütalaa edilmiştir. Nitekim yukarıda ana hatlarıyla aktarılan bu olayı müsteşrikler ve popüler tarzda eserler kaleme alan bazı müellifler maksadı aşan yorumlar yaparak Hz. Peygamber’in yakınları tarafından zehirlendiği şeklinde bir sonuca varmışlardır. Bunlardan biri olan ve bu araştırmanın yapılmasına da mesned teşkil eden İtalyan müsteşrik Leone Caetani (öl. 1935), rivayetlerden hareketle vakayı Hz. Peygamber’in eşleri tarafından zehirlenmiş olabileceği ya da onun eşlerine dahi güveninin kalmadığı şeklinde yorumlamıştır. Dolayısıyla bu makalede ledûd hadisesinin; hadis, siyer ve tarih kaynaklarında nasıl anlatıldığı ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışmada hadis literatürü içerisinde konuya dair aktarımlar ile siyer ve İslam tarihi kaynaklarındaki anlatımlar bir arada işlenmiştir. Çalışmanın amacı, hadis eserlerindeki rivayetlerde ayrıntıları çok fazla verilmeyen bu olayı, siyer ve tarih kaynaklarındaki verilerle destekleyerek ve arka planını ortaya koyarak meselenin hakikatini tespite çalışmaktır. Bu çerçevede rivayet metinleri arasında; karşılaştırma, akıl yürütme, analiz ve değerlendirme yapılarak çıkarımlarda bulunulmuştur. Böylece Hadis ve İslam Tarihi kaynaklarındaki aktarımlara bütüncül bir şekilde yaklaşılarak konunun kapalı kalan yönleri tetkik edilmeye gayret gösterilmiştir. Böylesi bir çalışma ile Hz. Peygamber ve ashab hakkında sonradan yapılan bir tespit denemesine ait ilmî konumun gözler önüne serilmesi amaçlanmıştır. Meselenin doğru anlaşılmasına katkı sağlayacağı ön kabulünden hareketle ledûd yöntemi ve zatülcenp hastalıklarına ilişkin konuya dair müstakil çalışmaların verilerinden istifade edilmiştir. Zira olayın doğru bir zemine taşınabilmesi adına bu iki başlığın önemli bir yeri olduğu varsayımından yola çıkılmıştır. Hz. Peygamber’in kendisine geldikten sonra ledûd yönteminin menşeine dair izahları ve kendisine zatülcenp hastalığının uğramayacağına ilişkin değerlendirmeleri de bunu desteklemektedir. Nitekim Hz. Peygamber’in bu tedavi yöntemine ve tedavide kullanılan ilaçlara rızası dışında verilmesinin yanı sıra kendi hastalığıyla alakalı olmadıkları için karşı çıktığı tespit edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 10 Sayı: 1 |