According to this, the concept of fakr which is one of the most
important concepts of Sufism terminology has a very important place in the
mystical thought of Sayyid Ahmed al-Rifai. For him, the concept of fakr
includes ascetism, fena and servitude in time. He defines mysticism, Sufi and
servitude on the axis of fakr and builds the view of Sufi thought about
existence, knowledge and morality on the basis of the fakr together with
adopting an understanding of Sufism based on Quran and the Sunna. On the other
hand, according to him, fakr is not only a profound and spiritual state in
which the truth is acquired but also an operational manifestation that invites Sufi
to the responsibility against God, World and Human. In the practice of Sayyid
al-Kebir Ahmed al-Rifai, this manifestation appearing itself as züll, meskenet,
humility and incompetence has emerged in the shape of not seeing your soul
superior to any other being and criticize it as the Melami way. In this
article, the approach of Sayyid Ahmed al-Rifai to the concepts of fakr and
futuwwah is discussed and a detail evaluation is made after presenting a
summary of the views of Sufi on these concepts.
Tasavvuf
terminolojisinin en önemli kavramlarından biri olan fakr, Seyyid Ahmed er-Rifâî
(ö. 1182)’nin düşüncesinde çok özel bir yer tutar. Fakr kavramı Seyyid Ahmed
er-Rifâî ile birlikte, zühd, fenâ ve kulluk kavramlarını da içerecek bir
vüs’ate kavuşmuştur. Seyyid Ahmed er-Rifâî, Kuran ve sünneti temele alan bir
tasavvufi anlayışı benimsemiş; tasavvufu, sûfiyi ve kulluğu fakr ekseninde
tanımlamış; tasavvuf düşüncesinin varlık, bilgi ve ahlaka dair bakışını fakr
esası üzerine bina etmiştir. Onun
düşüncesinde fakr sadece hakīkatin elde edildiği derûnî ve manevî bir hal
olmayıp, aynı zamanda sûfiyi Hakk’a, âleme ve insana yönelik sorumluluğa ve
hizmete davet eden aksiyonel bir tezâhürdür. Seyyid Ahmed er-Rifâî’nin tatbîkinde
kendini fütüvvet olarak gösteren bu tezâhür; züll, meskenet, mahviyet ve
acziyet olarak belirmiştir. Diğer taraftan, nefsini tüm varlıktan aşağıda
görme, kınama şeklinde değerlendirilebilecek Melâmî bir neşve olarak tezahür
etmiştir. Bu makalede, sûfîlerin fakr ve fütüvvet kavramlarına dair
görüşlerinin özet bir tasvîri yapılacak, sonrasında ise Seyyid Ahmed
er-Rifâî’nin bu kavramlara nasıl bir yaklaşım sergilediği ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 2 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.