Tarihsel olarak 18. yüzyıl Avrupası’nda ortaya
çıkmış olan aydınlanma felsefesi, evrenin rasyonel akıl aracılığı ile
kavranabileceğini, böylece insanoğlunun bilgiye, mutluluğa, refaha ve özgürlüğe
ulaşabileceğini vaat eder. Oysa
özellikle 20. yy’da yaşanan iki büyük Dünya Savaşı’nın ve bilimsel gelişmelerin
ortaya çıkmasına olanak sağladığı kitle imha silahlarının dünya genelinde yol
açtığı onarılmaz yıkımlar ile büyük trajediler, aydınlanma felsefesinin
yücelttiği rasyonel aklın sorgulanmasına neden olmuştur. Aydınlanmanın güç
olarak kutsadığı bilgi, modern çağda kendisini “teknolojik yıkım araçlarında”
somutlaştırmıştır. Dolayısıyla ilerleme ve bilim ilişkisinde aklın rasyonel bir
temelde yalnızca insanın refahı için çalıştığı fikri inandırıcılığını
yitirmiştir. Dolayısıyla bilimsel gelişmelerin merkezinde yer alan rasyonel
aklın vaat ettiği ideal toplum ütopyası, modern dünyada bir kâbusa, bir
karşı-ütopyaya daha doğru bir ifadeyle bir distopyaya dönüşür. Böylece 18.
yy.’da filizlenmeye başlayan ütopyacı düşüncenin yerini, haklı gerekçelerle,
21. yy.’da felaket korkularının distopik yansımaları almıştır. Çağın ruhunu
yansıtan bu distopik yansımalar, Fredric Jameson’ın (1990) da ifade ettiği
gibi, kendini en açık şekilde görsel sanatlarda ortaya koyar. Tam da bu noktada
Black Mirror televizyon serisi, teknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim
araçlarında yaşanan köklü değişikliklerin tüm insanlığı nasıl etkilediğini
farklı boyutlarıyla gözler önüne sererek çağın gerçekliğine ayna tutar. Aynı
zamanda insan hayatını kolaylaştırdığı iddia edilen teknolojinin, insanları
nasıl kuşattığı ve onların hayatlarını nasıl alt üst ettiğini de gösteren Black
Mirror, kitle iletişim araçları vasıtasıyla kitlelerin nasıl manipüle
edilebileceğini ve egemen güçlerce nasıl kendisine bağımlı bir hale
getirilebileceğini de ortaya koymaya çalışan distopik bir yapımdır. 2015 Ocak
ayına kadar 3 sezonda toplam 7 bölümü yayınlanmış olan bu yapım, her bir
bölümde güncel ve farklı bir tema ele alarak içinde yaşadığımız çağın farklı
bir gerçekliğine ayna tutmaya çalışmaktadır. Diğer bir deyişle, bu yapım
günümüzde -yani 21.yy’da- insanların
yaşadığı ama algılayamadığı toplumsal, politik, kültürel ve ekonomik
gerçeklikleri resmetmeye çalışmaktadır.
Bu çalışma, Black Mirror televizyon serisinde kitle
iletişim araçlarının nasıl ele alındığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Söz
konusu bu çalışma, kitle iletişim araçlarının yol açtığı küresel-güncel sorunları
ortaya koymaya çalışması bakımından önemlidir. Ayrıca, söz konusu seri her ne
kadar İngiliz yapımı olsa da kitle iletişim araçlarının yol açtığı sorunların
yalnızca yerelde değil, aynı zamanda küresel ölçekte de yaşandığını ortaya
koyması bakımından da önemlidir. Ütopyanın hangi koşullarda distopyaya
dönüştüğünü ve nasıl bir gelecek öngörüsünde bulunduğunu anlamaya çalışmak
çalışmanın çıkış noktasıdır. Bu bağlamda Black Mirror televizyon serisi
niteliksel durum çalışması yöntemiyle analiz edilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 3 Sayı: 2 |