Yoksulluk, insanca yaşamak için
gereksinim duyulan olanak ve koşullara uzak kalışın karakteristik neden-sonuç
ilişkilerinden biridir. İnsana yakışır düzeyde gıda, giyim, tedavi ve barınma
imkânlarına sahip olamamak; eğitim, kültür, sanat ve edebiyat olanaklarından
yararlanamamak; dayanışma haklarından yoksun yaşamlar sürmektir. Yoksulluğu
herkes için ve kalıcı olarak ortadan kaldırabilmenin yolu, meseleye hiç
kimsenin yoksulluğu hak etmediği düşüncesinde ve eylemliliğinde birleşmekten
geçmektedir. Nitekim yoksulluk esasen insanca yaşama hakkının ihlalidir ve
varlığını ‘kalıcı eşitsizliklerin’ korunması ile sürdürür. Günümüz tüketim
toplumu pratiğinde asgari bir mal-hizmet sepetini karşılayacak gelire
sahip olmayan insanların olduğu gibi, aşırı tüketim nedeniyle sağlık sorunları
yaşayan insanların da yaşam hakkı risk altındadır. Küreselleşme süreci ile etki
alanı genişleyen neoliberalizm insanları ve yaşamlarını hızla dönüştürürken
derinleşen eşitsizlikler, her insanın onur ve haysiyetine yaraşır bir hayat sürme
hakkını tehdit etmektedir. Yoksul kitlelerin haklarını kullanabilen,
savunabilen ve geliştirebilen bireyler olarak toplumsal yaşamda hak ettikleri
yeri almaları için atılması gereken adımlar insanlık ailesini ve geleceğini,
doğrudan ve yakından ilgilendirmektedir. Şu hâlde yoksulluğu herkes için ve kalıcı olarak
ortadan kaldırabilmenin yollarından biri meseleye hak temelli yaklaşmaktan
geçmektedir. Bu çalışmada yoksulluk
hak ihlallerini derinleştiren sosyal bir sorun olarak ele alınırken yoksullukla
mücadeleye hak temelli yaklaşım neoliberal dönüşüm sürecinde belirleyici ve
işlevsel etkiye sahip olduğu düşünülen eğitim, çalışma, kalkınma ve direnme
hakları özelinde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 21 |