Batı’da
kendi iç dinamikleri içerisinde doğal bir süreç olarak deneyimlenen modernizm,
Batı dışı toplumlarda daha çok ideolojik bir yaklaşım olarak görülmüş ve yukarıdan
aşağıya bir döngü izleyerek üstten bir dayatma şeklinde tezahür etmiştir.
Verili koşullarda deneyimlenen ve dayatılan bu modernleşme süreci de toplum
nezdinde bir direnç yarattığı gibi derin bir kırılmaya da yol açmıştır. Bu
noktada ele alacağımız Türkiye ve Rusya örneklerinde, Batı’da meydana gelen
değişim ve dönüşüm sürecinin bir sonucu olan modernizmi, kendi iç dinamikleri
dahilinde değil de elitler eliyle gerçekleştirilen bir proje olarak tecrübe
edilişleri ele alınırken Gregory Jusdanis’in “gecikmiş modernlik” ve Nilüfer
Göle’nin “çoğul modernlik”, “alternatif modernlik”, “yerel modernlik” gibi
kavramlaştırmalarla geliştirdiği “batı-dışı modernlik” tasavvurları
çerçevesinde ele alınacaktır. Batı’nın tarihi, kültürü ve coğrafyasıyla tanım kazanmış
modernleşme süreçlerinde Batı’ya öykünen her toplum gibi Türkiye ve Rusya da
kendi geleneksel yapıları içerisinde bir değişim ve dönüşümü yaşayarak kendilerine
yeni bir kültür yaratmanın yanı sıra kendilerine has bir modernlik tasavvuru da
geliştirmişlerdir. En nihayetinde, “batı dışı” iki toplumun modernleşme
süreçleri ele alındığında görülecektir ki “batı-dışı modernlik” kavramıyla
modernlik deneyiminin merkezine Batı’yı oturtmak yerine birçok modernlik
deneyiminin varlığından söz edilebileceği gibi bu modernleşme süreçlerini her
toplumun farklı ve kendine özgü yorumladığı gibi bu yorumlarda da tarihsel ve
kültürel öğelerin belirleyici olduğu dikkatlere sunulacaktır.
TUBİTAK
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ekim 2019 |
Kabul Tarihi | 31 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 6 Sayı: 1 |
Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi