As a result of Timur's policy of establishing world domination, he brought the scholars and artists of the societies he fought to Samarkand, and the Timurids (Gūrkāniyān) made a name for themselves among the important representatives of the artistic style and especially the decorative arts in Turkestan.
The interaction between the Ottoman Empire and the Timurid State was an important motivation for the development of Turkish decorative arts. In the studies carried out so far, the ornamentation styles of Timurid art have been examined mostly through manuscripts preserved in Turkish museums and libraries.
The architectural decorations and tile decorations of the period are discussed mostly in terms of their material and technical characteristics. The academic language of research on the subject has surrendered to Western-origin terms and epithets, ignoring the linguistic heritage of a geography like Turkestan, which has been the cradle of these arts.
In this study, tiles, one of the common elements of the Timurid period architectural decoration, are discussed in terms of the motifs, arrangements and styles that make up the decorations, rather than their material and technical characteristics. For this purpose, the structures of Shah-i Zinda, which are considered the main source, were compared with some examples selected from the early period architecture of the Ottoman Empire.
As a result of our study, which also included the origin research of some motifs, a common terminology evaluation was made, new terms were identified, and attention was drawn to the common heritage between the two contemporary states, with a comprehensive approach inspired by Turkestan and Anatolia.
Floral vegetable embroidery, which was not seen in the Seljuk period but was seen in the early Ottoman architectural decorations, has similar qualities to the architectural decorations of the Timurid period; The first examples of hatayi style ornamentation in Anatolia, which consists of all elements such as leaves, buds and flowers moving on a line, date back to the 14th century.
Its similarity with the 16th century Timurid decorative art; The limiting patterns of ornamentation beds (tanab), which we mostly encounter in early period architectural decorations in Ottoman art and are still frequently used in Uzbekistan today, are obvious indicators of interaction. In the continuation of this interaction, which we think is two-way,
As a result of some artists or their students who established the artistic bond between Turkestan and Anatolia, coming to Istanbul after the conquest of Istanbul, vegetable motifs and styles developed and reached perfection in the palace ornamentation studio. In this study, by looking at the change observed on the samples,
Because even today, the artisans in Turkestan remain ignorant of the style that developed in the Ottoman court based on the Timurid period. The prophetic decoration style, which is believed to have originated from Khitai, reached its peak in Istanbul and took on the taste and colour of Istanbul. They remained indifferent to the style that developed in the Ottoman palace, based on the Timur period. The vegetal decoration style, which is believed to have originated in Khitai, reached its peak in Istanbul and took on the taste and colour of Istanbul.
Shah-i Zinda Eslimi Rumi Handasa Khitai Istanbul Style Animal Style Hatti Style Vegetable Style Cloud Tanab.
Timur’un cihan hâkimiyeti kurma siyaseti neticesinde savaştığı toplumların âlim ve sanatkârlarını Semerkand’a getirmesi ile Timûrîler (Gūrkāniyān), Türkistan’da sanat üslûbunun ve bilhassa bezeme sanatlarının önemli temsilcileri arasında adından söz ettirmişlerdir. Osmanlı Devleti ile Timurlu Devleti arasında gerçekleşen etkileşim Türk bezeme sanatlarının inkişâfını sağlayan önemli bir saik olmuştur. Bugüne kadar yürütülen çalışmalarda Timurlu sanatına ait nakış üslûpları daha çok Türkiye müze ve kütüphanelerinde mahfuz yazma eserler üzerinden incelenmiştir. Dönemin mimarî tezyînâtı ve kâşî bezemeleri ise daha çok malzeme ve teknik hususiyetleri bakımından ele alınmıştır. Konuyla ilgili yapılan araştırmaların akademik dili, Türkistan gibi bu sanatlara beşiklik etmiş bir coğrafyanın dil mirası görmezden gelinerek Batı kökenli terimler ve yakıştırmalara teslim olmuştur. Bu çalışmada Timur dönemi mimarî tezyînâtının yaygın unsurlarından kâşîler, malzeme ve teknik hususiyetlerinden ziyade, bezemeleri meydana getiren nakış, tertip ve üslûpları yönüyle ele alınmıştır. Bunun için ana kaynak sayılan Şâh-ı Zinde yapıları ile Osmanlının erken devir mimarîsinden seçilen bazı örnekler karşılaştırılmıştır. Bazı nakışların köken araştırmalarının da yapıldığı çalışmamızın sonucunda Türkistan ve Anadolu’dan beslenen kapsayıcı bir yaklaşımla, ortak bir ıstılah değerlendirmesi yapılmış, yeni terimler tespit edilmiş ve iki çağdaş devlet arasındaki ortak mirasa dikkat çekilmiştir.
Selçuklular döneminde görülmeyip erken devir Osmanlı mimarî tezyînâtında görülen çiçekli nebâtî nakışların Timur dönemi mimarî bezemeleri ile benzer niteliklerde olması; bir hat üzerinde ilerleyen yaprak, tomurcuk ve çiçek gibi tüm unsurlarıyla teşekkül etmiş hatâyî üslûbu nakışların Anadolu’daki ilk örneklerinin XIV. yüzyıl Timûrî bezeme sanatı ile benzerliği; Osmanlı sanatında çoğunlukla erken devir mimarî bezemelerinde karşılaştığımız, günümüzde hâlâ Özbekistan’da sıkça kullanılan nakış tarhlarının sınırlayıcı desenleri (tenab/tınâb), etkileşimin bariz göstergelerindendir. Çift yönlü olduğunu düşündüğümüz bu etkileşimin devamında, Türkistan ve Anadolu arasındaki sanat bağını kuran bazı sanatkârların veya bunların talebelerinin, Fetih’ten sonra İstanbul’a gelmeleri neticesinde nebâtî motif ve üslûplar Osmanlı saray nakkaşhânesinde gelişerek kemâle ermiştir. Bu çalışmada, örnekler üzerinde izlenen değişime bakılarak, Türk tezyînâtının klasik çağında görülen nebâtî motif dağarcığı ve sanat yaklaşımlarının saray nakkaşhanesinde gösterdiği tekâmül neticesinde yepyeni bir tarz/üslûp kazandığı, bu yeni üslûbun artık Tarz-ı İstanbul veya İstanbul Üslûbu olarak anılması gerektiği katiyetle teyid edilmiştir. Zira günümüzde bile Türkistan’daki sanatkârlar, Timur devrini esas alarak Osmanlı sarayında gelişen üslûba bigâne kalmışlardır. Hıtâ’dan doğduğuna inanılan çiçekli nebâtî bezeme üslûbu İstanbul’da zirveye ulaşmış ve İstanbul’un zevk-i selimine ve rengine bürünmüştür.
Şâh-ı Zinde İslîmî Rûmî Hendese Hatâyî İstanbul Üslûbu Hayvanî Üslûp Hattî üslûp Nebâtî üslûp Bulut
Etik beyanı gerekmemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Geleneksel Türk Sanatları (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 4 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 4 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 4 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 3 Sayı: 1 |