Günümüz Türkiye’sinde yüksek öğretim, âdeta üniversite ile özdeşleşmiş durumdadır, yüksek öğretim üniversitenin yaptığı iştir. Teorik açıdan bakıldığında bu özdeşleşme bir zorunluluk içermediği gibi tarihî açıdan da üniversite yüksek öğretim kurumlarının tek örneği değildir. Bununla birlikte yüksek öğretim kurumları içerisinde son iki yüzyılda gelişip dönüşen modern üniversite, özellikle de Alman araştırma üniversitesi ve ardından Amerikan üniversitesi bütün dünyada âdeta rakipsiz bir konuma erişmiştir. Bunun, modern devlet ve ekonominin talepleri doğrultusunda üniversitenin modern devletin ihtiyaç duyduğu eğitimli kadroları yetiştirmesiyle, bilim ve teknolojiye yönelik araştırmaları bünyesine katmasıyla ve meslek edindiren bir kurum olarak öne çıkmasıyla ilgili sebepleri olduğu kadar kültürel sebepleri de vardır. Modern üniversite meslek edindiren bir kurumdur, çünkü devletin ve piyasanın yüksek öğretim seviyesinde eğitimli insana ihtiyacı giderek artmıştır. Üniversite kültür aktarımı gerçekleştiren ve kimlik kazandıran bir kurumdur, çünkü elle tutulur bir meslek edindirmediği durumlarda da yaşanan dünyayı ve ondaki müesses nizamı kavrayıp onunla uyumlu düşünen, onun değerlerine göre hareket etmeye müheyya olan insanlar yetiştirmektedir.
Bir tanıma göre yüksek öğretim, “bir ilim ya da sanat alanında bilginin en üst düzeyde öğretildiği, üretildiği, yorumlandığı, eleştirildiği ve tasnif edildiği süreç, mekân/ortam”dır. Üniversite ise bazan “kültür ve coğrafya sınırlarını aşarak çeşitli alanlarda yüksek eğitim ve öğretim veren kurum” şeklinde evrensel, bazan da “toplumun ruhu, ulusun kültür kaynağı, var oluşunun menbaı” şeklinde ulusal bir çerçevede tanımlanmıştır. Tanımlarda çoğu kere üniversitenin sadece en üst düzeyde eğitim öğretim vermesiyle yetinilmez, ilmî araştırma faaliyetini de yürüten ve yeni bilgi üreten bir kurum olma özelliği vurgulanır. Başta Batılı ülkelerde olmak üzere XX. yüzyılda yüksek öğretim ve özellikle üniversite hakkında çok şey yazıldı. Bu kurumun dünyada son iki yüzyıldır geçirdiği hızlı dönüşümleri bilmeyenler, sanki kökü yüzlerce yıl geriye uzanan, geçmişte de şimdiki haliyle var olan bir kurum tasavvuruna kapılabilirler. Önce XVIII. yüzyıl sonu ve XIX. yüzyıl başlarında Fransız İhtilali, İngiliz sanayi inkılabı, Alman felsefesi ve yeni ortaya çıkan Alman araştırma üniversitesinin etkileri, ardından XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yüzyıl başları arasındaki süreçte sosyal bilimler ile modern kimya, biyoloji vb. doğa ilimlerinin üniversiteye girişi ve üniversite yapısının yenilenmesi, II. Dünya Savaşı’nın sonu ile birlikte kitlesel eğitimi benimseyen, eğitim ile araştırmayı tek bünyede birleştiren ve piyasa ile iş birliğine önem veren Amerikan araştırma üniversitesinin hâkimiyet kurması gibi gelişmeler, üniversitenin hızlı dönüşümler geçirmesine yol açtı. Dünyada giderek yaygınlaşan bu kurumun örgütlenmesi, eğitim içeriği ve kalitesi, mezunlarının istihdamı gibi hususlarda ortaya çıkan sorunları incelemek ve siyasi, iktisadi ve teknolojik gelişmelere uyumlu olarak yenilemek amacıyla çok sayıda tartışma, rapor, eser ortaya çıktı. Günümüzde de internetin yaygınlaşması, bir yandan iktisadi rekabetle diğer yandan muazzam boyutlara ulaşan göç ve iltica vâkıasıyla irtibatlı globalleşme yahut uluslararasılaşma baskısı ve nihayet salgın hastalık ve benzeri âfetlerin etkileri üniversiteyi dönüşüme zorlayan hususlar olarak öne çıkmaktadır. Bu tür gelişmelerin ne tür bir dönüşüme yol açacağı hususu yeni çalışmaları tetikleyecektir.
Bu yazıda Türkiye’de 1980 yılına kadar yüksek öğretim ve üniversite alanında yayımlanmış kitap veya risale formatındaki eserlere dair genel bir değerlendirme yapacağım. Gerekli hallerde makale veya deneme formatındaki yazılara da değineceğim. 1980 yılı itibarî olarak seçilmiş olmakla birlikte, bu tarihten sonra Türkiye’de Yükseköğretim Kurumu’nun (YÖK) kurulması ve yeni bir kanunla yüksek öğretimde yeni bir döneme girilmiş olması, Türkiye ekonomisi ve siyaseti ile birlikte yüksek öğretimin de dünyaya daha açık hale gelmesi ve daha da önemlisi konuyla ilgili telif ve tercüme yayınların çoğalmış ve çeşitlenmiş olması sebebiyle 1980 sonrasını ayrı bir yazının konusu olarak ele almayı uygun gördüm. Bu yazıda amaç, yüksek öğretimin ve üniversitenin sorunlarını dile getirmek veya çözümler önermek değildir. Sadece, incelenen dönemde yayımlanan eserler üzerinden üniversite fikrinin/tasavvurunun varlığını araştırmayı -bir üniversite tasavvurunun bulunup bulunmadığı, varsa bunun nasıl olduğu hususunu incelemeyi- hedefliyorum.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Değerlendirme Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |