Salgın hastalıklar, insanlığın her dönem karşılaştığı temel felaketlerden biridir. Edebiyat konularını hayatın içinden alan bir disiplin olarak tarif edildiğinde salgınların da onun konularından biri olması gayet doğaldır. Salgın tarihine bakıldığında karşımıza üç kitlesel pandemi çıkar. Birincisi Justinyen salgını, ikincisi kara ölüm (749/1347) sonuncusu ise, 1894 yılından Hong Kong’dan yayılan salgındır. Bu üç kitlesel salgının dışında daha az hasarlı ve lokal salgınlara da tarihte tanıklık edilmiştir. Arap Edebiyatına bakıldığında gerek üç büyük salgın gerekse daha küçük çaplı salgınların yaşandığı dönemin edip ve şairleri içerisinde yaşadıkları toplumun acılarına duyarsız kalmadıkları görülmüştür. Birinci salgın dönemi Arap edebiyatının Cahiliye Dönemine denk gelmiştir. Bu dönem nesrin gelişmediği şiirin ise edebi yönüyle üst düzey olduğu bir dönemdir. Bu döneme dair salgınla ilgili şiirlere muhadram şairlerden Hassân b. Sâbit ve Ebû Züeyb el-Hüzelî’de rastlamaktayız. Kara ölüm olarak isimlendirilen ikinci büyük salgın döneminde ise ilgili şiirler, Lübnan, Suriye, Irak dışında Endülüs’te de karşımıza çıkar. Son salgın dönemi ise basın yayın teknolojisinin de gelişmesiyle çok sayıda yazın ürününün verildiği 20. Yüzyıla denk gelmesi nedeniyle ilgili manzum ve mensur örneklerin çokça görüldüğü bir dönemdir. Makalenin hacmini aşacağı için 20. yüzyıl salgın içerikli örneklere girmedik. Bununla beraber 19. Yüzyıl ediplerinden Nikola et-Türk’ün urcûzesini detaylı olarak ele aldık.
It is described as a discipline that takes the subjects of literature from life, it is quite natural that epidemics are one of its subjects. When we look at the history of the epidemic, we come across three mass pandemics. The first is the Justinian epidemic, the second is the black death (749/1347) and the last is the epidemic that spreads from Hong Kong in 1894. Apart from these three mass epidemics, less damaged and local epidemics have also been seen in history. When we look at the Arabic literature, the writers and poets of the period when both three big epidemics and smaller epidemics were experienced were not insensitive to the pains of the society they lived in. The first epidemic period coincided with the Jahiliyyah period of Arabic literature. This period is a period in which prose was not developed and poetry was at a high level in terms of literary. We come across poems about the epidemic about this period in among poems of Hassan ibn Thabit and Abu Dhuayb al-Hudhali, both are mukhadram poets. In the period of the second great epidemic, which is called the black death, the related poems appear in Andalusia as well as in Lebanon, Syria and Iraq. The last epidemic period, on the other hand, is a period in which the relevant verse and prose examples are seen a lot, as it coincides with the 20th century, when a large number of literary products were produced with the development of press technology. We did not enter the examples of 20th century epidemic content as it would exceed the volume of the article. Along with this, we have discussed in detail the urjuzah of Niqula al-Turk, one of the 19th century writers.
Arabic Literature epidemic the black death urjuzah Niqula al-Turk
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 30 Eylül 2021 |
Kabul Tarihi | 7 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 2 |