Türkiye-Rusya ilişkileri tarihin hemen her döneminde inişli-çıkışlı bir seyir izlemiştir. Osmanlının son dönemindeki çetin savaşların ardından I. Dünya Savaşı’nda Bolşeviklerin başa geçmesiyle yakınlaşan ilişkiler, Soğuk Savaş döneminde Boğazların tekrar gündeme gelmesiyle gerginleşme eğilimine girmiş, Soğuk Savaş sonrasında da bu konjonktürel iniş çıkışlar ikili ilişkilere hâkim olmayı sürdürmüştür. Bununla birlikte, Soğuk Savaş sonrası Türkiye-Rusya ilişkilerini Osmanlı ve Sovyetler dönemi ilişkilerinden farklı kılan en önemli unsurun, ekonomi ve politika arasındaki çizginin giderek belirsizleştiği ve karşılıklı bağımlılığın daha kesif biçimde hissedildiği uluslararası ekonomi politik zemindeki gelişmeler olduğu söylenebilir. Özellikle 2008 krizinin ardından küresel güçler dengesinde yaşanan dönüşüm sonrasında Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin kilit öneme sahip olduğu gözlemlenmektedir. Nitekim BRICS ülkelerinin önemli bir temsilcisi olan Rusya ve umut vadeden bir yakın-BRICS ülkesi olarak konumlanan Türkiye hem Avrasya’da hem de Ortadoğu’da etkili aktörler olarak öne çıkmaktadırlar. Küreselleşme ile birlikte gerek iki ülke vatandaşları arasında doğrudan temasların artması gerekse hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın dinamik bir siyasal ve ekonomik dönüşüm sürecinden geçmesi bu uluslararası zeminle eklemlendiğinde, iki ülke ilişkilerinin siyasal bağlamda ne kadar gerilirse gerilsin nihayetinde ekonomik alanda yumuşama evresine girdiği gözlemlenmektedir. Rekabet ve işbirliği ekseninde salınımı nedeniyle, Türkiye-Rusya ilişkilerinin henüz stratejik ortaklık seviyesine çıkamamakla birlikte, enerji ve ticaret gibi alanlarda stratejik boyuta ulaştığı rahatlıkla söylenebilir. İki ülke ilişkilerine uzun yıllar hâkim olan jeo-politik mücadelenin yerini jeo-ekonomik işbirliğine bıraktığı gözlemlenmektedir. Bu çerçevede, Türkiye-Rusya Federasyonu ilişkilerinin tarihsel seyri ile örtüşecek biçimde genel anlamda inişli-çıkışlı bir nitelik arz ettiğinden hareketle, aralarındaki karşılıklı bağımlılık dolayısıyla dış ticaret, enerji, yatırım gibi alanlarda kurulan işbirliklerinin siyasal ve stratejik boyutu içermeden de kendi kulvarında gelişmeye devam edebileceği öngörülebilir. Bu makale, literatürde daha ziyade siyasal sorunlar ve güvenlik kaygıları çerçevesinde ele alınan Türkiye-Rusya ilişkilerinin ekonomi-politik perspektifle ve karşılıklı bağımlılık kavramsallaştırması bağlamında bir değerlendirilmesini sunmayı amaçlamaktadır.
There have been fluctuations within Turkey and Russia
relations almost every different periods of history. While
relations view close regarding to Bolsheviks’ gained sovereignty
in WWI after a long period of hard wars of the last times of
Ottoman Empire, at the Cold War period because of Bosporus
became a crucial issue the relations faced high tensions and the
conjectural fluctuations continue to be dominant through
bilateral relations after Cold War. Furthermore, it is possible to
claim that the most significant separating feature of the
difference between Turkish-Russian and Ottoman-Soviet
relations after Cold War has been the international political
economic environment in which the line between economy and
politics become vague and interdependency seems more
decisive. It is clearly observed that the relations between Turkey
and Russia have a key role after the transformation occurred in
the global power balance especially after the crises in 2008.
Indeed, Russia, an important representative of the BRICS
countries, and Turkey, a close-minded BRICS country, are
prominent actors in both Eurasia and the Middle East. It is
observed that as the globalization and the dynamic political and
economic transformation process of both Turkey and Russia are
taken up with this international base, both countries’ relations are
getting weaker in the political context and eventually entered
into the economic softening phase. Due to the release in the axis
of competition and cooperation, it can be said that Turkey-Russia
relations cannot reach the level of strategic partnership yet, but
reach the strategic dimension in fields like energy and trade. It is
observed that the geopolitical struggle that has dominated the
relations of the two countries has left its place in geoeconomic
cooperation. In this context, the relations between Turkey and
the Russian Federation show a general upsurge in a manner that
is consistent with the historical course, and the interdependence
176
between them, as well as the political and strategic dimension of
foreign trade, energy and investment, may continue to develop in
their own lane. This article aims to present an evaluation of the
Turkish-Russian relations in the context of political issues and
security concerns in the context of the concept of economicpolitical perspective and interdependence.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 8 Sayı: 2 |