Peer disagreement refers to subjects who are epistemically equivalent or accept
being equivalent to each other who then adopt opposing beliefs based on the
same evidence. Which epistemic attitude is rational is debatable in the face of such a conflict. According to the conciliatory approach, the rational reaction in a peer disagreement is that the subjects think they
have a flaw in themselves and suspend their conflicting beliefs. However, Lackey (2010) opposed the conciliatory thesis that
the subject should doubt themself in the case of peer disagreement. According to Lackey, the rational response for a subject
with highly justified beliefs would be to look for fault in the other person. Then, the subject may believe that the person
who had initially been accepted as epistemically equal would no longer be considered a peer. Therefore, according to Lackey,
the conciliatory thesis is erroneous. In response to Lackey’s objection, Christensen (2011) agreed with Lackey with regard to
disagreements being about highly justified beliefs but did not feel that this contradicted the conciliatory approach. However,
this defense from Christensen raises another problem: In some cases, the subject’s belief that the other person is not a peer
yields a result that is inconsistent with the conciliatory view. Therefore, which situations this belief can be preserved despite
the conflict needs to be clarified. This article argues that highly justified beliefs do not always provide a justifiable reason for
subjects to believe the other person is not their peer. In this way, the study will attempt to show that Christensen’s defense
needs to be revised.
peer disagreement conciliatory view second order evidence epistemic defeater rational attitude
Epistemik açıdan birbirine denk olan ya da denk olduklarını kabul eden öznelerin
aynı delillere dayanarak birbirine karşıt inançlar benimsemeleri akran anlaşmazlığı
olarak adlandırılır. Böyle bir ihtilaf durumu karşısında hangi epistemik tutumun
rasyonel olduğu tartışmalıdır. Uzlaşımcı yaklaşıma göre, bir akran anlaşmazlığında
rasyonel olan reaksiyon öznelerin kendilerinde bir kusur olduğunu düşünmeleri ve
ihtilaf konusu inançlarını askıya almalarıdır. Buna karşın Lackey, akran anlaşmazlığı
durumlarında öznenin kendisinden şüphe etmesi gerektiğini ileri süren uzlaşımcı
teze karşı çıkar. Ona göre yüksek düzeyde gerekçeli inançlar söz konusuysa,
öznenin kusuru karşısındakinde araması rasyonel bir reaksiyondur. O halde, özne
başlangıçta epistemik bakımdan akranı kabul ettiği kişinin bundan böyle akranı
olmadığına inanabilir. Bu nedenle, Lackey’e göre uzlaşımcı tez hatalıdır. Lackey’nin
itirazına cevap olarak Christensen, yüksek düzeyde gerekçelendirilmiş inançlarla ilgili
anlaşmazlıklarda Lackey’e hak vermekle birlikte, bunun uzlaşımcı yaklaşıma karşıt
bir durum oluşturmadığını düşünmektedir. Ancak, Christensen’ın bu savunması bir
başka soruna yol açmaktadır. Problem şu ki, bazı durumlarda öznenin, karşısındakinin
akranı olmadığına inanması uzlaşımcı görüşle uyumsuz bir sonuç verir. Dolayısıyla,
anlaşmazlığa rağmen hangi durumlarda benimsenen inancın korunabileceğinin
netleştirilmesi gerekmektedir. Bu makalede, yüksek düzeyde gerekçeli inançların,
özneler için karşısındakinin akranı olmadığına inanmayı her zaman makulleştiren
bir sebep sunmadığı ileri sürülecektir. Böylece, Christensen’ın savunmasının revize
edilmesi gerektiği gösterilmeye çalışılacaktır.
Akran Anlaşmazlığı Uzlaşımcı Görüş İkinci Düzey Deliller Epistemik Sarsıcı Rasyonel Tutum
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 5 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 56 |