Tarihsel süreç içerisinde ‘madun’ kavramı ilk kez hegemonya ile ilintili olarak Antonio Gramsci tarafından ‘subaltern’ terimiyle ortaya atılmıştır. Gramsci’nin bu tanımı günümüzde ‘ezilen’ ya da ‘öteki’ olarak tabir ettiğimiz, toplumda sesi duyulamayan kişileri kapsamaktadır. Bu konuda güncel tartışmaların önünü açan bir diğer isim; Gayatri Chakravorty Spivak’tır. Madun kavramı; Gramsci ve Spivak tarafından birbiri ile bağlantılı ancak belli noktalarda ayrışan tanımlamaları barındırmıştır. Spivak’a göre asıl sorun; madunun sesinin duyulamıyor olmasından ziyade hiç konuşamamasıdır. Bu bağlamda; madun kavramını değerlendirdiğimizde karşımıza en çok toplumsal cinsiyetin neden olduğu hegemonik eşitsizlikten doğan kadınların sorunları ortaya çıkar. Toplumsal cinsiyet ekseni ve ataerkil hegemonyada madun olarak konumlanan kadınların hegemonya karşısında başkaldırabilmesi için alternatif bir alanın oluşması, madunun konuşması bağlamında önem taşımaktadır. Yeni iletişim teknolojileri madunun hegemonyaya karşı durabileceği alanlarını genişletirken, aktivist hareketlerin de dijitalleşmesini sağlamıştır. Bu makale; www.change.org’ta yer alan kadınlarla ilgili kampanyaları madunun hegemonyaya karşı durabileceği alternatif bir kanal olması bağlamında ele alarak, dijital aktivizm ile ilintili olan etkinliğini araştırmaktadır. Araştırmanın ana amacı; yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte alternatif kanalların ortaya çıkmasının örgütlenme bağlamında ne ölçüde başarı sağladığını saptamaktır. Çalışmada change.org’ta 1 Ocak 2016 ile 1 Mayıs 2017 tarihleri arasında Türkiye’de başlatılmış olan kadınlara yönelik kampanyalar içerik analizi yöntemiyle incelenerek sonuçlar değerlendirilmiştir.
From a historical perspective, the concept of “subaltern” was first introduced by Antonio Gramsci in 1930 in relation to hegemony. However, the present day definition of subaltern includes people who are termed “oppressed” or “the other,” and their voices are unheard in society. Gayatri Chakravorty Spivak’s term, “the other” is another name that makes this issue controversial. Gramsci and Spivak’s views on this subject are not only associated with each person but also separated at certain points. According to Spivak, the main problem is that subalterns can-not speak; in other words, their voices cannot be heard. In this context, when we use the concept of subaltern, the biggest issue we are facing is the problems faced by women, which in turn arise from the hegemonic inequality caused by gender. A woman can be identified as a subaltern because of social gender axis and counter-hegemony. New communication technologies have broadened the counter-hegemony areas of subalterns, while also ensuring the digital activism movements. For instance, with the widespread use of new communication technologies, almost everyone is able to use these technologies, and those who can-not physically have a power of opposition to the dominant ideology can create new formations through these channels. This article focuses on the campaigns related to women, which reflect the counter-hegemony efforts of subalterns and the effectiveness of such efforts in terms of digital activism that appears in www.change.org. In this study, women’s campaigns, launched in Turkey between January 1, 2016 and May 1, 2017 on change.org, were examined through content analysis and their results were evaluated.
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 53 |