Almanya’da Türkiye kökenli göçmenlere yönelik olumsuz tutumlar, toplumda kurulan ilişkileri zedelemekte ve yükselen gündelik hayat ayrımcılığının temelini teşkil etmektedir. Türkiye-Almanya arası göç dalgalarından birini de akademik kaygılarla göç eden doktora öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında, Berlin’e doktora eğitimleri için gitmiş ve sahip oldukları sosyal-kültürel sermaye ile yüksek nitelikli göçmen statüsünde kabul edilebilecek 10 katılımcı ile yarı yapılandırılmış mülakat yapılarak, öğrencilerin gündelik hayat deneyimleri ve bu doğrultuda geçirdikleri baş etme süreçleri nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Bu doktora öğrencileri, kendilerine özgü göç amaç ve koşulları ile Almanya’nın en büyük azınlığını oluşturan diğer göçmen kuşaklardan farklılaşmaktadırlar. Bütün bu farklılaşmaya rağmen gündelik hayat deneyimlerinin, algıladıkları kalıp yargıların azınlık toplumunun üyeleri ile benzerlikler gösterdiği gözlemlenmektedir. Öte yandan baş etme süreçleri göz önüne alınırsa onlardan ayrışmaktadırlar. Bu aktörlerin deneyimleri, algıladıkları kalıp yargılarla geliştirdikleri taktikleri ve bu bağlamda kendisini gösteren aidiyet süreçleri makalenin ana sorunsalını oluşturmaktadır.
Negative attitudes against migrants of Turkish origin in Germany strain relations within society and constitute the underlying reasons for the increase of everyday discrimination. Migration due to academic concerns makes up one of the many migration waves between Turkey and Germany. In this study semi-structured interviews were conducted with 10 participants, who were considered as highly skilled immigrants both due to their migration for postgraduate studies and their possession of a particular social-cultural capital, evaluating their everyday experiences and coping processes in this regard using the content analysis from arange of qualitative research methods. PhD students differ with their specific purposes and conditions of migration from other migrant generations representing the largest minority in Germany. Yet, despite this distinction, their everyday experiences and stereotypes show similarities with the members of the minority society. However, they differentiate from their respective minority group with regard to their coping processes. The main questions this article deals with are the experiences of these actors, the tactics they have developed through their perceived stereotypes and the process of belonging that is manifested in this regard.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 23 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 62 |