Bu makalede batı kapitalist sisteminde gelişen refah devletine karşı girişimci ve sermayedar sınıfın göstermiş olduğu post kapitalist tepki açıklanmıştır. Dünyayı tek bir yapı olarak görerek, farklı ülkelerin sistemlerinden faydalanmak üzere bayrak asılmasını savunduğu için bayrak teorisi adını almaktadır. Bayrak teorisi ilk olarak Harry Schultz tarafından önerilen vergi hukukundaki boşluklardan yararlanarak ve insanların hayatlarının her yönünü uluslararasılaştırarak “çatlaklardan geçmelerine” olanak tanıyan bir modeldir. Bunu uygulamak için, bireyin hayatındaki en az beş farklı yetki alanına (bayraklara) dikkatli seçimler yapması gerekmektedir. İlk bayrak vatandaşlıktır ve bu bayrak vatandaşlığa dayalı vergi sistemi olmayan bir ülkede dikilmelidir. İkinci bayrak varlıklardır. Bunun için istikrarlı, iyi yönetilen ülkeler ve finans kuruluşları seçilmelidir. Üçüncü bayrak ikametgâhtır. İkametgâh bayrağı için vergi cenneti, düşük vergi oranlı veya bölgesel vergi sistemine sahip ülkeler hedeflenmelidir. Dördüncü bayrak iştir. İş bayrağı için işletmenin ürettiği gelir türünü vergilendirmeyen bir ülke baz alınmalıdır. Beşinci bayrak oyun alanıdır. Bireyin zamanının çoğunu geçireceği oyun alanı için eğitim, sağlık, eğlence, güvenlik, kültür ve satış vergilerinin oranı gibi kriterlere göre belirlenen ülkeler seçilmelidir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte dijitalleşme ve dijital varlıklar adı altında farklı bayraklarında olması gerektiği savunulmaktadır. Makale ayrıca bu bayrak teorisine karşı devletin ve kamuoyunun geliştirdiği tepkiyi de ele almaktadır. Bu teorinin gelişiminin dünya varlık dağılımını kökten değiştirebilecek bir aşamadadır. Ultra zenginlerin üçte birinin ikinci vatandaşlık elde ettikleri ve diğer üçte biri de almaya niyet ettikleri ortaya konmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 11 |