The relationship between Asharizm and Sufism which started with Muhāsibī in the
historical process, with the conversion of Shāfiī-Kullābi tradition to Ash’arism, has
increased and reached its peak with Ghazali. Given the fact that the relationship
between Ash’arism and Sufism is theoretically developed in the area of theology
at the moment, the point of view of inspiration in the context of the sources of
knowledge is, in general, did not chanced before and after Ghazali. Although, after
acceptance of Sufism among the scholar circles and society led to the broader processing of Sufism by the Ash’arî theologians, especially as a matter of inspiration,
the source of religious knowledge, They did not give a place in their theolohgical
systems in case of the objective information value and non-binding systems. Accordingly, the existence of inspiration is accepted in the field of personal knowledge
with subjective dimensions, both in Ash’arî theologians and in Sufis who are affiliated to this theological school, but it is certainly not accepted among the sources
of religious knowledge. Hence, skillful confinement of inspiration in the realm of
personal knowledge by Ashâari theologians has prevented it from appearing in the
field of general knowledge.
Tarihsel süreçte arka planında Muhâsibî ile başlayan Eş’arîlik-tasavvuf ilişkisi, ŞâfiîKüllâbî geleneğin Eş’ariliğe dönüşmesiyle birlikte, giderek daha da yoğun bir hal
alarak Gazzâlî ile birlikte en üst noktaya ulaşmıştır. Eş’arîlik-tasavvuf ilişkisinin teorik boyutta kelâmın ilgi alanına giren birçok konuda gelişmesine karşın, bilginin
kaynakları bağlamında ilham konusuna bakış açısı genel olarak Gazzâlî öncesiyle
Gazzâlî sonrasında pek bir farklılık arz etmemektedir. Zira Gazzâlî sonrasında tasavvufun ilim çevrelerinde ve halk tabanında kabul görmesi başta ilham konusu
olmak üzere tasavvufa dair konuların Eş’arî kelamcıları tarafından daha geniş bir şekilde işlenmesi sonucunu doğurmuş olsa da, dini bilgiye kaynaklık etmesi, objektif
bilgi değeri ve bağlayıcılığı açısından ilhama kelam sistemlerinde yer vermemişlerdir. Buna göre gerek Eş’arî kelâmcılarında gerekse bu kelâm okuluna bağlı sûfîlerde,
ilhamın varlığı sübjektif boyutuyla kişisel bilgi alanında kabul edilmekle birlikte,
kesinlikle dini bilginin kaynakları arasında kabul edilmemiştir. Dolayısıyla Eş’arî
kelâmcılarının usta bir şekilde ilhamı kişisel bilgi alanına hapsetmeleri, onun genel
geçer bilgi alanında varlık göstermesinin de önünü kesmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 11 |