The science of Hadith was present in certain regions of the Indian subcontinent in the X./XVI. century, but it spread to the entire subcontinent in the XI./XVII. century. At the forefront of this spread were ʿAbd al-Ḥaqq Dihlawī (1052/1642) and his children and students, who continued his teaching methods. In the X./XVI. century, the Gujarat and Sindh regions were prominent due to their proximity to the Hijaz and the priority given by their rulers to the teaching of Islamic sciences. In the Gujarat, traditionists such as Ali al-Muttaqi al-Hindi (d. 975/1567) and Muhammad Tahir al-Fattani (985/1577) made significant contributions to the spread of Hadith studies in the region through their works and the students they trained. However, this influence remained regional and did not spread to the entire Indian subcontinent. In the XVII. century, with the transfer of the Gujarat region to the Mughals, the scholarly dynamism of the region shifted to the Mughal capital of Delhi. The teaching activities of Hadith initiated by ʿAbd al-Ḥaqq Muḥaddith Dihlawī and continued by his generation had a great impact on the spread of Hadith studies in North India, centered on Delhi. ʿAbd al-Ḥaqq Muḥaddith trained hundreds of students through his educational and preaching activities in his madrassa, which focused on the Quran and Sunnah. He continued this education for generations with his children and grandchildren, and left a lasting impact with his written works. Since the region's common language was Persian, ʿAbd al-Ḥaqq Muḥaddith wrote some of his works in Persian and some in Arabic. All of his works were accepted by the society and many of them were taught from the time they were written until today, and they were transmitted to the present day with works such as commentary, abridgement, correction and verification. This article examines the life of ʿAbd al-Ḥaqq Muḥaddith Dihlawī, his teacher-student relationship, his works on hadith, and how his students and later generations of scholars enriched this heritage and their contributions to the spread of hadith studies in the region. ʿAbd al-Ḥaqq Dihlawī, who wrote works in almost all fields of Islamic sciences, stood out in four fields: Hadith, Sufism, History and Biography. Starting to write works at the age of 15-16, ʿAbd al-Ḥaqq Muḥaddith Dihlawī, after returning from the Hijaz at the age of 42, established a madrassa where he taught for 52 years based on the Quran and Sunnah. He trained students from various parts of the Indian subcontinent and, by his will, appointed his son Nūr-al-Ḥaqq(d. 1073/1662) as the head of his madrassa and started the hadith teaching activity that would continue for generations. This activity was continued by the children and grandchildren of Nūr-al-Ḥaqq Dihlawī, and ended with the children of the last great scholar of this generation, Salam Allah (d. 1229/1814). The study also examines the activities of this generation, which lasted for about 2 centuries, and it has been determined that this family had great contributions to the region's orientation towards hadith science. In addition to writing independent works of hadith such as Ma thabata bi’l-Sunna fi Ayyam al-Sana and Risala dar Adab-i Libas, ʿAbd al-Ḥaqq Dihlawī contributed to the hadith commentary literature by writing three commentaries, one in Persian and the other in Arabic, entitled Ashi‘‘at al-Lam‘at and Lamʿāt al-Tanqīḥ, on Mishkat al-Masabih and on Ṣifru's-Saʿāda al-Tariq al-Qawīm fī Sharḥ al-Sīrat al-Mustaqīm. He also contributed to the spread of hadith methodology in the region by providing information on hadith methodology in the introduction to Lem‘ât. He defended the Hanafi hadith understanding in his works and tried to reconcile the views of the Hanafi madhhab with the hadiths with his works Lem‘ât al-Tanqih and Fath al-Rahman fi ithbat-i Madhab an-Numan. In addition to these, he received ijazah from the Qadiri, Chisht, Shazali and Madani tariqahs, and preferred a life of seclusion in his madrassa, staying away from official duties. He wrote a Sufi biographical work entitled Akhbar al-Akhyar, which mostly consisted of biographies of Qadiri Sufis until his time. Especially Qadiriyya is strong in his life and works. He fought against the religious and dogmatic deviations that emerged with Akbar Shah's Religion of God understanding during his period.
Hadith Abd al-Haqq Muhaddith Dihlavi Nurulhaq Dihlavi Salam Allah Indian Subcontinent Lamʿāt al-Tanqīḥ Ashi‘‘at al-Lam‘at.
Hadis ilmi ile ilgili faaliyetler X./XVI. asır Hint Altkıtası’nda belirli bölgelerde bulunmakla beraber XI./XVII. asırda Altkıta’nın tamamına yayılmıştır. Bu dönemde bölgede hadis ilminin yayılmasında çaba gösterenlerin başında Abdülhak Dihlevî (1052/1642) ve onun eğitim metodunu devam ettiren çocukları ve talebeleri gelmektedir. X./XVI. asır da hadis ilmi açısından Hicaz’la münasebetlerin yoğunluğu ve yöneticilerinin İslami ilimlerin öğretilmesine öncelik vermesi yönüyle Gucerât ve Sind bölgeleri ön plana çıkmıştır. Gucerât bölgesinde Ali el-Müttakî el-Hindî (ö. 975/1567) ve Muhammed Tahir el-Fettenî (985/1577) gibi muhaddisler gerek eserleriyle gerekse yetiştirdikleri talebelerle hadis ilminin bölgede yayılmasına ciddi katkıda bulunmuşlardır. Ancak bu etki bölgesel olarak kalmış ve Hint Altkıtası’na yayılmamıştır. XVII. yüzyıla gelindiğinde Gucerât bölgesinin Babürlüler’in kontrolüne geçmesiyle birlikte bölgedeki ilmi canlılık Babürlüler’in merkezi olan Delhî şehrine kaymıştır. Hadis ilminin Delhî merkezli olarak Kuzey Hindistan’da yayılmasında Abdülhak Muhaddis Dihlevî’nin başlattığı ve onun neslinin devam ettirdiği hadis tedris faaliyetinin büyük etkisi olmuştur. Abdülhak Muhaddis, Kur’an ve sünneti merkeze alarak kurduğu medresesindeki eğitim ve irşad faaliyetleriyle yüzlerce talebe yetiştirmiş, çocukları ve torunlarıyla bu eğitimi nesillerce devam ettirmiş, yazdığı eserlerle kendisinden sonra kalıcı bir iz bırakmıştır. Bölgenin yaygın dili Farsça olduğu için Abdülhak Muhaddis bazı eserlerini Farsça bazılarını da Arapça olarak kaleme almıştır. Onun yazdığı eserlerin tamamı toplum tarafından kabul görmüş ve pek çoğu yazıldığı dönemden günümüze kadar okutulmuş, şerh, ihtisar, tashih ve tahkik gibi çalışmalarla günümüze nakledilmiştir. Bu makalede Abdülhak Muhaddis Dihlevî’nin hayatı, hoca-talebe ilişkisi, hadis eserleri ele alınacak, onun talebeleri ve neslinden gelen âlimlerin bu mirası nasıl zenginleştirdiği ve bölgede hadis ilminin yayılmasına ne gibi katkılar sundukları incelenmiştir. İslami ilimlerin hemen hemen tüm alanlarında eser yazan Abdülhak Dihlevî’nin öne çıktığı dört alan Hadis, Tasavvuf, Tarih ve Biyografi alanlarıdır. 15-16 yaşlarından itibaren eser telif etmeye başlayan Abdülhak Muhaddis, 42 yaşında Hicaz dönüşü kurduğu medresede 52 yıl Kur’an ve sünnet merkezli eğitim faaliyetleri yürütmüş, Hint Altkıtası’nın çeşitli bölgelerinden gelen talebeler yetiştirmiş, kendinden sonra oğlu Nûrulhak’ı (ö. 1073/1662) medresesinin başına geçirerek nesillerce devam edecek olan hadis tedris faaliyetini başlatmıştır. Bu faaliyet Nûrulhak Dihlevî’nin çocukları ve torunları tarafından devam ettirilmiş, bu nesildeki son büyük âlim Selamullah’ın (ö. 1229/1814) çocuklarından sonra son bulmuştur. Çalışmada yaklaşık 2 asır devam eden bu neslin faaliyetleri de incelenmiş ve bölgenin hadis ilmine yönelmesinde büyük katkıları olduğu tespit edilmiştir. Abdülhak Dihlevî Ma sebete bis’s-sünne ve Risâle der âdâb-ı libâs gibi müstakil hadis eserleri yanında, Mişkatü’l-Mesabih üzerine Eşi‘‘atü’l-lema‘ât ve Lema‘âtü’t-tenkîh adlı biri Farsça diğeri Arapça iki şerh kaleme almış, ayrıca Sifru’s-sa‘âde üzerine el-Tarîku’l-kavîm fî şerhi’s-Sırati’l-müstakîm’i yazarak hadis şerh literatürüne katkı sağlamıştır. Ayrıca Lema’ât’ın mukaddimesinde hadis usulü bilgileri vermesiyle de hadis usulünün bölgede yaygınlaşmasını sağlamıştır. Dihlevî eserlerinde Hanefi hadis anlayışını savunmuş, Lema‘âtü’t-tenkîh ve Fethu’r-Rahman fî isbâti Mezhebi’n-Nu’mân adlı eserleriyle de hadislerle Hanefi mezhebinin görüşlerini uzlaştırmaya gayret göstermiştir. Bunların yanında Kâdirî, Çiştî, Şâzelî ve Medyenî tarikatlarından icazet almıştır. Resmi görevlerden uzakta kalarak medresesinde bir uzlet hayatını tercih etmiştir. Kendi dönemine kadar çoğunluğu Kâdirî Sufilerin biyografilerinden oluşan Ahbâru’l-Ahyâr adlı biyografi eserini yazmıştır. Hayatında ve eserlerinde özellikle Kâdirîlik vurgusu ağır basmaktadır. Yaşadığı dönemde Ekber Şah’ın Din-i İlâhî anlayışıyla beraber ortaya çıkan dini ve itikâdî bozulmalara karşı mücadele vermiştir. Peygamber’in dindeki otoritesini ispatlayan ve Peygamber sevgisini aşılayan eserler yazarak Hz. Peygamber’in konumunu hafife alanlara karşı çıkmıştır. Abdülhak Dihlevî ve neslini ele alan bu çalışmada literatür taraması yöntemi kullanılmış, toplanan verilerden çeşitli çıkarımlarda bulunulmuştur. Abdülhak Muhaddis Dihlevî hadis ve tasavvuf başta olmak üzere tüm İslami ilimlerin Hint Altkıtası’nda okutulup yaygınlaştırılması için kalıcı bir faaliyet başlattığı ve bu faaliyetlerin Şah Veliyyullah ve çocukları ile zirveye ulaştığı tespit edilmiştir.
Hadis Abdülhak Muhaddis Dihlevî Nûrulhak Dihlevî Selamullah Hint Altkıtası Lema‘âtü’t-Tenkîh Eşi‘‘atü’l-lema‘ât
Danışmanım Prof. Dr. Mehmet Özşenel'e katkılarından dolayı teşekkür ederim
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hadis |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 27 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 1 |