Âlemin zaman içinde vücûda gelip
gelmediğine dair tartışma düşünce tarihinde kadim bir geçmişe sahiptir. Platon
öncesi döneme kadar izleri sürülen söz konusu tartışma İslâm düşünce tarihinde
de önemli bir yer işgal eder. Kelam ile felsefe ekolleri arasında cereyan eden
münazaralarda kelamcılar, âlemin yokluğu üzerinde bir zaman geçtikten sonra
yaratıldığını ileri sürerken filozoflar ise Allah’ın âlemden zamansal olarak
değil zatî bir öncelikle mukaddem olduğunu savunurlar. Klasik dönem sonrası
devam eden tartışmalarda probleme dair yeni çözümler ortaya konulmuştur. Bu
makale klasik dönem sonrası İslam felsefesinin önemli
simalarından biri olan Molla Sadrâ’nın hudûs anlayışını konu almaktadır.
Kendinden önceki hudûs yaklaşımlarını değerlendiren Molla Sadrâ, hareket-i
cevherî teorisi bağlamında probleme yeni bir yorum getirir. Hareket ve
zamanı, seyyal varlığın birer boyutu olarak gören Sadrâ’ya göre hareketin
bizzat kendisi anlamına gelen yaratmanın olmadığı mevhum bir zamanın varlığı
söz konusu olamaz. Bu anlamda âlem, öncesinde yokluk olan muayyen bir zaman
diliminde yaratıldığı anlamda hâdis değil, yaratmanın zaman mecrasında
gerçekleştiği anlamda hâdistir. Metafiziğin
en girift meselelerinden biri olan bu problem hakkında Molla
Sadrâ’nın yorumu kelamcılar ile filozoflar
arasında kısırdöngüye dönüşen tartışmalarda bir uzlaştırma ve inkişaf sadedinde
görülebilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Eylül 2019 |
Kabul Tarihi | 17 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 17 Sayı: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.