One of the issues discussed about the subject of faith in divine scripture is the preservation of the revelation. For instance, is "the preservation of revelation" possible both in terms of the Qurʾān and previous texts of revelation? What are the reasons for its possibility or impossibility with reference to the historical and sociological reality? If protection is possible, is its source the divine authority or human elements? If the divine authority is dominant, did this authority only manifest itself in the Qurʾān? Could the Qurʾān be different in this respect than the previous holy books? Likewise, the recognition that the Qurʾān has survived to the present day without any changes or distortion since its revelation leads to the question of why other books lacked this quality. The answers for this question are based on the argument that the Qurʾān, unlike other holy scripts, is "under divine protection"; therefore, it is not possible to change or distort it. Thus, the study first briefly discusses issue of whether the Torah, Psalms and the Gospel preserved their originality and then draws attention to the Qurʾān. Although the protection of the authenticity of the Qurʾān is beyond dispute, the nature of this preservation and what stages it covers are controversial. In this context, the interpretations commonly made regarding the commonly cited the verse of Surah al-Hijr (15/9) were examined, and this verse was majorly interpreted by the early commentators as the preservation of the Qurʾān which concerns the revelation process. In the tafsirs written in the first three Hijri centuries in particular, it makes sense that the issue of the preservation of the Qurʾān is addressed in relation to the process of its revelation and that the protection relates to a process in which Allah and the Prophet were involved. On the other hand, in the commentaries written in later times, it is clearly seen that the interpretations evolved into the idea that the Qurʾān is under the guarantee of divine protection forever. In the present study, which was carried out to reveal what could be the reasons for the change in the interpretations of the aforementioned verse in the commentaries, we discovered particular reasons. Therefore, one could say that there are sectarian motives underlying the different interpretations of the verse in question.
Kitaplara iman bahsinde tartışılan konulardan biri de vahyin korunması meselesidir. Konu etrafında yanıtlanmayı bekleyen birtakım sorular vardır. Söz gelimi “vahyin korunması” gerek Kur’an açısından gerekse önceki vahiy metinleri açısından mümkün müdür? İmkân ya da imkânsızlığın tarihsel ve sosyolojik gerçeklik açısından sebepleri nelerdir? Şayet korunma mümkünse kaynağı ilâhî otorite midir yoksa beşerî unsurlar mıdır? İlâhî otorite ön planda ise bu otorite yalnızca Kur’an hakkında mı tecelli etmiştir? Bu yönüyle Kur’an’la ilgili öncekilerden farklı bir uygulama olabilir mi? şeklinde pek çok problem peş peşe sıralanabilir. Aynı şekilde Kur’an’ın nüzûlünden itibaren hiçbir değişim ve tahrife maruz kalmaksızın günümüze kadar intikal edişi, akıllara diğer kitapların neden bu nitelikten mahrum olduğu sorusunu getirmektedir. Bu meyanda verilen cevaplar Kur’an’ın diğerlerinden farklı olarak “ilâhî koruma altında olduğu” bu nedenle tebdil ve tahrifine imkân olmadığı argümanına dayanmaktadır. Bu cevaba İslâm dininin son ve evrensel oluşu gibi faktörlerin de eklenmesiyle Kur’an ve diğer kitaplar arasındaki fark açıklanmaya çalışılmaktadır. Ancak meselenin bu haliyle hallolduğunu, verilen cevapların özellikle entelektüel zihinler açısından tam bir berraklık oluşturduğunu söylemek güçtür. Ayrıca Kur’an üzerinde ilâhî iltimas olduğu algısını oluşturacak tarzda yapılan bu tür yorumların tarihsel analizlerinin yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada öncelikle Tevrat, Zebûr ve İncil’in orijinal hallerini koruyup koruyamadıkları meselesi kısaca tartışılmış, ardından dikkatler Kur’an üzerine çekilmiştir. Bu çerçevede sıklıkla atıf yapılan el-Hicr 15/9 âyeti etrafında yapılan yorumlar irdelenmiş ve erken dönem müfessirlerince bu âyet Kur’an’ın daha çok nüzûl sürecini ilgilendiren bir korunmaya dikkat çekildiği görülmüştür. Özellikle hicrî ilk 3 asırda yazılan tefsirlerde Kur’an’ın korunması meselesinin nüzûl süreciyle ilişkili olarak ele alınması; korumanın Allah ile Hz. Peygamber arasındaki bir sürece tahsis edilmiş olması anlamlıdır. Buna karşın sonraki dönemlerde yazılan tefsirlerde ise yorumların Kur’an’ın ilelebet ilâhî koruma garantisi altında olduğu yönüne evirildiği görülmektedir. Tefsirlerde söz konusu âyetin yorumundaki bu değişikliğin sebeplerinin neler olabileceği noktasında yaptığımız çalışmada iki temel nedene ulaştık. Birincisi nüzûl ortamından uzaklaşılmış olmasıdır. İkincisi ise söz konusu âyetin, tarihsel süreçte Kur’an’dan bir kısım sûre ve âyetlerin çıkarıldığını ileri süren Şiî düşüncenin reddine yönelik yorumlanmaya elverişli olmasıdır. Dolayısıyla tefsirlerde söz konusu âyet bağlamında değişen yorum farkının temelinde mezhebî sâiklerin olduğunu söylemek mümkündür. Çalışmamızda da görüleceği üzere bahsi geçen âyette Kur’an’ın korunma sürecini anlatan ifadeler -özellikle erken dönem müfessirlerinin kanaatinden hareketle- nüzûl aşamasını ifade ettiği için İlâhî koruma garantisi açısından Kur’an’ın diğer kitaplardan farkının olmadığını söylemek mümkündür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 25 Ağustos 2021 |
Kabul Tarihi | 30 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 19 Sayı: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.