Hanefî-Mâtürîdî kelâm geleneğinde felsefî kelâm yöntemini benimseyen ilk âlim olan Şemseddin es-Semerkandî, kelâm, mantık, matematik, astronomi, tefsir, âdâb ve münâzara gibi çeşitli alanlarda eserler vererek kendisini aklî ve naklî ilimlerde kanıtlamış önemli bir Türk-İslâm düşünürüdür. Sisteminin merkezine mantık ilmini yerleştiren Semerkandî, ileri sürülen her görüş ve delili mantıksal analiz etmiş ve hakikate ulaşmayı amaçlamıştır. Onun kesin ve gerçek bilgiye ulaşmayı amaçladığı konuların başında ilahî sıfatlar, evrenin zamansallığı ve Tanrı-evren ilişkisi gelmektedir. Bu meyanda Semerkandî, ilahî ve evrensel sıfatların ontolojik karakterini analiz etmiştir. İşe mâhiyet çeşitlerini analiz etmekle başlayan yazar için itibârî vücûdî mâhiyet kavramı kilit rol oynamaktadır. Vücûdî kavramını, “öz anlamında ve hakikatinde herhangi bir olumsuzluk bulunmayan” şeklinde tanımlayarak vücûdî olmak için bir blok olarak var olmayı ve varlığında hiçbir olumsuzluk bulunmamayı şart koşan Semerkandî, bu kavrama özgün bir açılım getirmektedir.
Taayyünü, “mevcûdu zihnî ve haricî varlıkların tamamından ayrıştıran bir sıfat” olarak tanımlayan Semerkandî, bu kavramın vücûdî bir mâhiyete sahip olduğunu iddia etmektedir. Vâcip varlık hakkındaki kaygıları neticesinde vâcip varlık ile taayyünü özdeş kabul eden İslâm filozoflarını yadsımayan Semerkandî, taayyünü “vücûdî” olarak değerlendirmesi durumunda Tanrı hakkında ortaya çıkabilecek çokluk ve nedenlilik şaibelerini de “itibârî” kavramıyla aşmaktadır. Nitekim Semerkandî, varlığı hakikî ve itibarî olmak üzere iki kısma ayırıp hakikî varlığı, “gerçek anlamda mevcûd olup hiçbir aklî varsayıma dayanmayan”; itibarî varlığı ise “aklî varsayıma dayanan” şeklinde tanımlamaktadır. Bu durumda ise gerçek bir çokluk ya da nedenlilikten söz etmek mümkün değildir.
Semerkandî, vücûb kavramının itibarî vücûdî mâhiyet kapsamına girdiğini iddia etmektedir. Zira vücûb, “zâtın zorunlu olarak varlığı gerektirmesi” anlamına gelmektedir. Varlığı gerektiren bir şeyin varlığın hükmünü alması gerektiğinden dolayı vücûbun da vücûdî olması gerektiği çıkarılmaktadır. O, vücûb kavramını nesnel varlıktan bağışık, bilişsel bir oluşum anlamında itibarî mâhiyet ile nitelendirerek Tanrı hakkında ortaya çıkabilecek bir çokluk şaibesinin de önüne geçmektedir.
İmkânın vücûdî bir mâhiyet olarak değerlendirilmesinin Tanrı’nın mûcib bizzât, evrenin ise kadîm olmasını gerektirebileceği endişesiyle kelâmcılar, imkânı ademî bir mâhiyet olarak kabul etmişlerdir. Semerkandî, imkânın hakikî ademî ya da itibarî vücûdî mâhiyet kapsamında kabul edilebileceğini ifade etmektedir. Nitekim imkânın bu minvalde değerlendirilmesi Tanrı’nın mûcib bizzât, evrenin ise kadîm olması ihtimallerini de ortadan kaldırmaktadır.
Tanrı’ya isnat edilip de O’nun zâtında çokluk oluşturabilecek ya da evrene isnat edilip de evrenin kadîm olmasına neden olabilecek sıfatlar, itibarî vücûdî mâhiyet kapsamında değerlendirilerek Tanrı’nın birliği ve O’nun yegâne kadîm varlık olduğu fikri temellendirilmiştir.
Kelâm Mantık Ontoloji Epistemoloji Tanrı Evren Şemseddin es-Semerkandî
The Shams al-dīn al-Samarqandī who is the first scholar to adopt the method of the philosophical theology in the Hanafī-Māturīdī tradition, is an important Turkish-Islamic thinker who has proven himself in rational and transmitted sciences by giving works in various fields such as theology, logic, mathematics, astronomy, tafsir, ādāb al-bahth wa al-munāzara. Placing the science of logic at the center of his system, al-Samarqandī analyzed every opinion and evidence put forward logically and aimed to reach the truth. Divine attributes, the temporality of the universe, and the God-universe relationship are at the forefront of the subjects that he aims to reach certain and real knowledge. In this respect, al-Samarqandī analyzed the ontological character of divine and universal attributes. The concept of the hypothetical existential essence plays a key role for the author, who begins by analyzing the types of quiddity. defining the concept of existential as As “that which is without any negativity in its essence and truth", al-Samarqandī, who stipulates to exist as a block and not to have any negativity in its existence, brings a unique expansion to this concept.
al-Samarqandī, who defines determination as "an adjective that distinguishes the existent from all mental and external beings", claims that this concept has an existential essence. As a result of his concerns about necesarry existence, Samarqandi, who does not deny the philosophers who accept the necessary existence and determination as identical, also overcomes the problems of multiplicity and causality that may arise about God, with the concept of "hypothetical", if he considers determination as "existential". As a matter of fact, al-Samarqandī divides existence into two parts as real and hypothetical, and defines the real existence as "existing in the real sense and not based on any rational assumption"; defines hypothetical existence as "based on rational assumption". In this case, it is not possible to talk about a real multiplicity or causality.
al-Samarqandī claims that the concept of necessity falls within the scope of the hypothetical existential essence. Because wujûb means “the essence necessarily necessitates existence”. It is deduced that wujûb must also be existential, since something necessitating existence must take the judgment of existence. By characterizing the concept of wujûb with hypothetical essence, in the sense of a mental formation that is immune to objective existence, he also avoids the doubt of plurality.
Concerned that the regard of possibility as an existential essence may require God to be necessary per se and the universe to be eternal, theologians accepted possibility as an absent essence. al-Samarqandī states that possibility can be accepted within the scope of true non-existent or hypothetical existential essence. As a matter of fact, evaluating the possibility in this way also eliminates the possibility that God is necessary and the universe is ancient.
Attributes that can be attributed to God and can create a multiplicity in His essence or that can be attributed to the universe and cause the universe to be eternal are evaluated within the scope of the concept of the hypothetical existential essence, and, the idea that God is unique and that he is the only eternal entity is based on this concept.
Theology Logic Ontology Epistemology God Universe Shams al-dīn al-Samarqandī
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 31 Ağustos 2021 |
Kabul Tarihi | 30 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 19 Sayı: 2 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.