In some works of Fahr al-Dīn al-Rāzī (d. 1210), there is a discourse related to the claim that textual evidence produces uncertainty. This claim was put forward as a theory based on approximately eleven premises although this number varies in some of his works. According to this theory, textual evidences are not convenient for drawing definite conclusions about the meanings indicated by these evidences due to the situations which is caused by (ⅰ) the language itself and (ⅱ) the use of the speaker of the language and (ⅲ) understanding of listener respectively. There is an additional phrase “This claim is not valid absolutely” in some of the works that mention this theory. Even though that is the case, this addition is not enough -at first glance- to solve the problem. If the problem of the uncertanity of textual evidence, which was put forward systematically for the first time by Fahr al-Dīn al-Rāzī as far as is known, is accepted in the borad sense it might cause some critical problems concerning the science of Kalām. The most important one among these problems can be presented in this way: In the science of Kalām, it is claimed that the certain (yakīnī) propositios and certain evidences are used in the issues that Kalām deals with and substantiates. On the other hand, the true narrative (al-khabar al-sādiq) is counted as one of the sources of knowledge in this science. The true narrative has subsections in the form of narratives transmitted from so many groups of people that are almost impossible to agree on a lie. Because all of these have reached us by way of words and narration, the issue of the uncertanity of textual evidence renders these subsections problematic. Consequently, one of the sources of knowledge in the science of Kalām happens to lose its reliability. In the present work, the following problem is analyzed: The problem of the uncertanity of textual evidence in that it causes one fundamental source of knowledge to be eliminated in the science of Kalām. [In the present paper] Two solutions will be offered to solve the problem: (a) Questioning how the issue was discussed after Rāzī and how Rāzī was understood, then showing which understanding is in accordance with Rāzī's statements. For, in order to reach the most accurate conclusion about a problem, how the issue is understood and explained in the historical process has a very important position. To solve a problem regarding a scholar like Rāzī, who left many works that must be examined from a holistic point of view, it is extremely important to consider first-hand his students, close followers and critics. (b) Showing the field and issues in which the textual evidence can be used epistemologically" through "the tripartite division of the issues whose knowledge is sought to be attained, as known only by reason, known only by transplantation, and known by both" in Kalām. Because the division of the issues according to the ways and sources of knowledge will reveal which information sources can be used in what kind of issues and where they will pose a problem when used. Accordingly, the power or consistency of an information source should be examined through issues that are not objectionable in their epistemological use. The aim of this study is to solve the problem in two ways to have been mentioned.
Kalām Fahr al-Dīn er-Rāzī Textual evidence Uncertanity Certanity
Fahreddin er-Râzî’nin (öl. 606/1210) bazı eserlerinde naklî/lafzî delillerin zan bildirdiğine yönelik bir anlatı mevcuttur. Bu iddia, bazı eserlerde sayısı değişmekle birlikte ortalama on bir öncül ile temellendirilerek bir teori olarak vazedilmektedir. Bu teoriye göre naklî/lafzî deliller sırasıyla (ⅰ) dilin kendisinden kaynaklı, (ⅱ) dili kullananın kullanımından kaynaklı ve (ⅲ) dinleyicinin anlamasından kaynaklı olan durumlar sebebiyle delâlet ettiği anlamların tam olarak ne olduğu hususunda kesin bir hükme varılmasına elverişli değillerdir. Teorinin zikredildiği eserlerin bir kısmında “bu iddianın mutlak olarak geçerli olmadığı” şeklinde bir kayıt eklenmiş olsa da eserlerin kronolojisi dikkate alındığında ilk bakışta bu kayıt sorunu çözmeye yetmemektedir. Bilindiği kadarıyla sistemli bir teori olarak ilk defa Fahreddin er-Râzî tarafından ortaya konulan naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi, herhangi bir şekilde sınırlandırılmadığında kelâm ilmi açısından önemli bazı problemlere sebep olmaktadır. Bu problemlerden en önemli olanı şu şekilde tasvir edilebilir: Kelâm ilminde yakīnî bilginin amaçlandığı ve içerisinde ele alınıp ispatlanan meselelerde kesin deliller kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu ilmin temel bilgi kaynaklarından birisi olarak da doğru haber sayılmaktadır. Doğru haber Kur’ân âyetleri, mütevâtir hadisler ve mütevâtir haberler şeklinde alt kısımlara ayrılır. Bunların her biri lafızlar vasıtasıyla ve nakil ile bize ulaştığından naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi doğru haberi sorunlu hale getirmektedir. Diğer bir ifade ile kelâm ilminin temel bilgi kaynaklarından birisi güvenirliliğini yitirmektedir. Bu çalışmanın odak noktasını da işte bu problem oluşturmaktadır: Kelâm ilminin temel bilgi kaynaklarından birinin elenmesine sebep olması cihetiyle naklî/lafzî delillerin zannîliği meselesi. Problemin çözümü için iki farklı çözüm yolu teklif edilecektir: (a) Râzî’den sonra meselenin nasıl ele alındığının ve Râzî’nin nasıl anlaşıldığının sorgulanması. Ardından hangi anlayışın Râzî’nin beyanlarına uygun olduğunun gösterilmesi. Zira bir mesele hakkında en sağlıklı sonuca ulaşmada meselenin tarihî süreç içerisinde nasıl anlaşıldığı ve anlatıldığı çok önemli bir konuma sahiptir. Özellikle Râzî gibi bütüncül bir bakış açısıyla incelenmesi gereken birçok eser bırakan bir âlim ile ilgili bir problemi çözmek için ilk elden öğrencilerini, yakın takipçilerini ve eleştirmenlerini dikkate almak son derece elzemdir. (b) Kelâmdaki “bilgisine ulaşılmak istenen meselelerin sadece akılla bilinen, sadece nakille bilinen ve her ikisiyle de bilinebilen şeklindeki üçlü taksimi” üzerinden naklî/lafzî delillerin epistemolojik olarak kullanılabileceği alanın ve meselelerin neler olduğunun gösterilmesi. Zira meselelerin bilinme vasıtaları ve kaynaklarına göre taksimi, hangi bilgi kaynaklarının ne tür meselelerde kullanılabileceğini ve nerelerde kullanılırken problem teşkil edeceğini ortaya koyacaktır. Buna göre bir bilgi kaynağının gücü veya tutarlılığı epistemolojik olarak kullanımında mahzur olmayan meseleler üzerinden incelenmelidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 8 Nisan 2022 |
Kabul Tarihi | 11 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 20 Sayı: 1 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.