Âşıklık geleneği, Anadolu’nun toplumsal hafızasının yanı sıra kültürel farklılık ve zenginliğinin de önemli bir ifadesidir. Yüzyılların süzgecinden geçerek biçimlenen ve kendine has bir geleneği olan bu sanat dönemin yaşayışını, hayata bakış açısını, etik ve estetik değerleri yansıtmış, geniş halk kitlelerine hitap etmiştir. Bu bağlamda Âşıklık geleneği, sayıları yüzleri bulan ve kendi sanatlarını icra etme gayreti içerisine giren pek çok halk şairi yetiştirmiştir. Develili Âşık Seyrânî de bunlardan birisidir. Kayseri’nin Develi eski adıyla Everek ilçesinde 1215 (1800) yılında doğan Âşık Seyrânî, halk şiirinin önde gelen şairlerindendir. Kaleme aldığı şiirleriyle bazen bir sevgiliyi veya ona duyulan özlemi tasvir ederken bazen toplumda cereyan eden hukuksuz uygulamaları dile getirmiştir. Seyrânî özellikle din ulularının manevî şahsiyetlerini yücelten manzumeler kaleme almayı da ihmal etmemiştir. Dolayısıyla şiirlerinde muhtevayı geniş tutan Seyrânî, tüm bu fikriyatını hece ve aruz vezniyle yazdığı manzumelerinde terennüm etmiştir. Şairin aruz vezniyle yazdığı şiirleri her ne kadar vezin, kafiye ve redif açısından problemli olsa da içerik bakımından oldukça zengindir. Bunun yanı sıra onun aruz vezni ile telif ettiği şiirleri estetik zevk ve sanatlardan uzak kalmamış, ele aldığı dinî-tasavvufî konuları Kur’ân âyetlerine telmihte bulunarak manzumelerini zenginleştirmiştir. Bu vesileyle şair, halk şiiri ile dîvân şiirinin müştereklerini bir araya getirerek sanatkârlık yönünü de ön plana çıkarmıştır. Bu yazıda Âşık Seyrânî’nin hayatı ve şahsiyeti irdelendikten sonra aruz ölçüsüyle kaleme aldığı manzumelerinde yer alan âyet iktibaslarına değinilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 17 Sayı: 67 |