Walter Benjamin, “Hikâye Anlatıcısı” başlıklı ünlü çalışmasında, sözlü kültürün hikâye anlatıcısının aradan çekilişi ile yazılı metinle karşı karşıya kalan okurun yaşamış olduğu krizi tartışır. Yazılı dünyada hikâye anlatıcısının beden ve sesinin silinmesiyle temelde okur ve metin başbaşa kalır. Bu başbaşalık, okuma tecrübesinin haz ve hüzün karşıtlığında açığa çıkan çift boyutlu anlam dünyasını açığa çıkarır. Hikâye anlatıcısının sesinin silinmesiyle metinle başbaşa kalan okurun metnin anlamını üretmede aktif ve özgür hâle gelmesi okumanın haz boyutunu oluşturur. Diğer taraftan, okurun hikâye anlatıcısının doğrudan aktardığı tecrübeden uzaklaşarak kendini yalnızca harflerle örülü kurgusal bir dünyada bulması okumanın hüzünlü boyutudur. Bu makale, Hasan Ali Toptaş’ın Harfler ve Notalar adlı eserindeki “Hikâye Anlatıcısına Ne Oldu?” ve “Okurun Okuru Olmak” adlı yazılarını, okuma tecrübesinin hüzünlü hazzı sorunu bağlamında analiz eder. Yazarın ünlü romanı Bin Hüzünlü Haz’a ismen atıfta bulunarak bu sorunun aşılabilmesinde okurun rolünü ön plana çıkarırken aynı zamanda tecrübe kavramını da göz ardı etmeyen bir okuma düşüncesine yer açmanın önemini vurgular. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, Peter Brooks’un psikanaliz ile hikâye anlatıcılığı arasında kurduğu ilişki ve okur ile metin arasındaki diyalog ortamını öne çıkaran hermenötik düşünce eşliğinde, okuma pratiği içinde tecrübe alışverişinin nasıl yeniden canlandırılabileceği mütalaa edilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 18 Sayı: 72 |