Beden, insanın fiziksel değişimini biriktiren ve bu değişimin etki alanında toplumsal süreçlere bağlanan bir bellektir. Bu belleğin ilk olarak edebiyatta tuttuğu kayıt, destan gibi tarihî metinlerle sağlanmıştır. Tarihî metinlerde eylemlilik ve kendilik bilinci hem toplumun uyarılmışlık düzeyi ile oluşur hem de onu etkiler. Bu nedenle milletin savaş travmaları ve sonrasında biyolojik varlıklarının devamı adına aleksimiti görülme riskine karşılık iç görü taşıyan anlatıcıların/yazarların rolü anlam kazanır. Böylece edebî metinler ve sosyoloji alanı birlikte düşünülür. Ölüm sosyolojisine kaynaklık eden tarihî belgelerden ve hatıralardan esinlenen Ömer Seyfettin, bazı hikâyelerinde geçmişten şimdiyi anlayan ve destanlardan kendi dönemine denk düşen kaybetme-eksiklik örneklerine odaklanmaktadır. Bu, kazı çalışmalarından insanlık hakkında bilgi edinmeye benzer bir antropolog üslubu gibidir. Ömer Seyfettin’in hayatın merkezini bedenin fizyolojisinden ibaret olmaktan çıkaran anlatılar kurması ve buna rağmen şiddet unsurlarını hikâye düzleminde çokça kullanması üzerine düşünülmelidir. O, bu kadar şiddet içeriğini sadece çağının getirdiği savaş ortamından hareketle yazmış olamaz. Hatıralarına bakılırsa tasvirleri hikâyelerindeki gibi canlı değildir. Yazarın bedene bakışı sosyo-kültürel belirleyicilerle alakalıdır. Kolektif duygu sosyal düzen sağlar. ‘Anomie’ önlenmeye çalışılır ve ontolojik güvenlik duygusu sarsılmaz. Hatta ölüme karşı korkusuzluk da söz konusu olabilir. Böylece Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ‘tek vücut olma’ vurgusu sembolik anlamda değer kazanır. Bu sebeple çalışmada hikâyelerindeki parçalanmış bedenlere dikkat çekilmek istenmiştir. Özellikle savaşta dekapitasyon yani kelle alıcı gücün engellenmesinin ruhsallaştırıldığı görülür. Milliyetçiliğin, ölümsüzlük stratejilerinden biri olması da bu anlatıları desteklemektedir. Çalışmada “Başını Vermeyen Şehit” odağında Ömer Seyfettin hikâyelerinden hareketle mimetik kriz döngüsü olarak savaşmanın özerklik kazanma ve kimlik koruma vazifeleri ele alınmaya çalışılacaktır. Bu sebeple hikâyelerdeki kesilmiş bedenler sosyolojik bir yaklaşımla değerlendirilecektir.
Beden, insanın fiziksel değişimini biriktiren ve bu değişimin etki alanında toplumsal süreçlere bağlanan bir bellektir. Bu belleğin ilk olarak edebiyatta tuttuğu kayıt, destan gibi tarihî metinlerle sağlanmıştır. Tarihî metinlerde eylemlilik ve kendilik bilinci hem toplumun uyarılmışlık düzeyi ile oluşur hem de onu etkiler. Bu nedenle milletin savaş travmaları ve sonrasında biyolojik varlıklarının devamı adına aleksimiti görülme riskine karşılık iç görü taşıyan anlatıcıların/yazarların rolü anlam kazanır. Böylece edebî metinler ve sosyoloji alanı birlikte düşünülür.
Ölüm sosyolojisine kaynaklık eden tarihî belgelerden ve hatıralardan esinlenen Ömer Seyfettin, bazı hikâyelerinde geçmişten şimdiyi anlayan ve destanlardan kendi dönemine denk düşen kaybetme-eksiklik örneklerine odaklanmaktadır. Bu, kazı çalışmalarından insanlık hakkında bilgi edinmeye benzer bir antropolog üslubu gibidir. Ömer Seyfettin’in hayatın merkezini bedenin fizyolojisinden ibaret olmaktan çıkaran anlatılar kurması ve buna rağmen şiddet unsurlarını hikâye düzleminde çokça kullanması üzerine düşünülmelidir. O, bu kadar şiddet içeriğini sadece çağının getirdiği savaş ortamından hareketle yazmış olamaz. Hatıralarına bakılırsa tasvirleri hikâyelerindeki gibi canlı değildir. Yazarın bedene bakışı sosyo-kültürel belirleyicilerle alakalıdır.
Kolektif duygu sosyal düzen sağlar. ‘Anomie’ önlenmeye çalışılır ve ontolojik güvenlik duygusu sarsılmaz. Hatta ölüme karşı korkusuzluk da söz konusu olabilir. Böylece Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde ‘tek vücut olma’ vurgusu sembolik anlamda değer kazanır. Bu sebeple çalışmada hikâyelerindeki parçalanmış bedenlere dikkat çekilmek istenmiştir. Özellikle savaşta dekapitasyon yani kelle alıcı gücün engellenmesinin ruhsallaştırıldığı görülür. Milliyetçiliğin, ölümsüzlük stratejilerinden biri olması da bu anlatıları desteklemektedir.
Çalışmada “Başını Vermeyen Şehit” odağında Ömer Seyfettin hikâyelerinden hareketle mimetik kriz döngüsü olarak savaşmanın özerklik kazanma ve kimlik koruma vazifeleri ele alınmaya çalışılacaktır. Bu sebeple hikâyelerdeki kesilmiş bedenler sosyolojik bir yaklaşımla değerlendirilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Temmuz 2021 |
Gönderilme Tarihi | 17 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 11 / Ömer Seyfettin Anı Sayısı |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
NOT: DİZİN BİLGİLERİ İÇİN LOGOLARA TIKLAYINIZ.