This study, which examines the relationship between architecture and cinema phenomenologically, focuses on the interaction of the body with the urban space in the context of the representation of space through cinema. The answer to the question of how the audience's who is physically still in the cinema, sight identifies with the space. In this context, the presentation styles of the urban space in the cinema were examined. It has been determined as a hypothesis that the participation of the audience will increase with the recording of the experienced urban space that 'bare fact' from life in the cinema. The sense of sight has a tactual feature and this has been associated with the hypothesis. In this context, the urban and cinematic space experience of the body are examined. As a method, the direct and interrelated meanings of the concepts of body, space, and cinema were explained in the context of movement. Their change in the historical process has been examined. Solutions were sought with the concepts of touch, movement, experience. Urban space experience is explained through examples of ‘Architecture without Architect’. It has been associated with the work of Bernard Tschumi. The cinematic experience was examined through the manifesto and films of director Dziga Vertov. The samples were interpreted with the hermeneutic method. In the research, it has been observed that solutions can be produced in the context of the relationship between architecture and cinema. In order to increase audience participation in cinema, the audience must have acquired a real-life ‘conciousness’ of the space they watch. Ponty refers to it as ‘experience, memory’. This situation enables the audience to perceive and touch the experiential space presented in the cinema beyond sensing it. In daily life, while the body becomes active with the effect of the urban space that allows for experience, the audience becomes identified with the space they watch in cinema.
Mimarlık ve sinema etkileşimini fenomenolojik olarak inceleyen bu çalışma, mekânın sinema aracılığıyla temsili bağlamında bedenin kentsel mekânla girdiği etkileşimi konu almaktadır. Sinemada fiziksel olarak hareketsiz olma durumunda kalan izleyicinin, görme duyusu üzerinden mekânla nasıl özdeşleşebileceği sorusunun cevabı aranmıştır. Bu bağlamda sinemada kentsel mekânın sunum biçimleri sorgulanmıştır. Deneyime olanak tanıyan kentsel mekânın, sinemada yaşamın içinden ‘olduğu gibi’ aktarılmasıyla, izleyici katılımcılığının artacağı hipotez olarak belirlenmiştir. Görme duyusunda dokunsal bir bileşenin gizli olduğu savı ile hipotez ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda bedenin kentsel ve sinemasal mekân deneyimi incelenmiştir. Sinemada bedenin mekânı izleyerek deneyimlemesi, görme duyusu ile ilişkilendirilirken kentte bedenin mekânı fiziksel olarak deneyimlemesi ise dokunma duyusu ile ilişkilendirilmiştir. Araştırmada yöntem olarak beden, mekân, sinema kavramlarının dolaysız ve birbiriyle olan ilişkisel anlamları hareket bağlamında açıklanmıştır. Tarihsel süreçte geçirdikleri değişim incelenmiş, bedenin edilginleştiği, kentsel mekân dokusunun tekdüzeleştiği, sinemanın gerçeklikten uzaklaşarak hikâyeleşmiş kurgusal bir yapıya büründüğü görülür. Dokunma, hareket, deneyim kavramları üzerinden sorunlara çözüm aranmış, bedenin mekânsal deneyiminin kuramsal altlığı oluşturulmuştur. Kentsel mekân deneyimi, ‘Mimarsız Mimarlık’ kapsamında değerlendirebileceğimiz örnek mekânlar üzerinden açıklanmıştır. Tasarımlarında ‘hareket’i en büyük girdi olarak kullanan Bernard Tshumi’nin bedenin mekânsal deneyimine olanak tanıyan çalışmalarıyla ilişkilendirilmiştir. Sinemasal deneyim ise izleyici katılımcılığını önemseyen, mekânı yaşamın içinden olduğu gibi çeken yönetmen Dziga Vertov’un manifestosu ve filmleri üzerinden incelenmiştir. Yapılan tüm incelemeler, sanatsal bir yapıtın anlam ve değeri sorunu tartışmalı olabileceği düşüncesiyle yorumbilim (hermeneutik) yöntemle yorumlanmıştır. Çalışmada, bedenin edilginleşme ve kentsel dokunun tekdüzeleşme problemine mimarlık ve sinema ilişkisi bağlamında çözümler üretilebileceği görülmüştür. Sinemada, izleyici katılımcılığının artabilmesi için izleyicinin izlediği mekâna karşı gerçek hayatta bir ‘bilinç’ edinmiş olması gerekir. Maurice Merleau Ponty’nin ‘yaşantı, hafıza’ olarak adlandırdığı bu durum, izleyicinin sinemada sunulan deneyimsel mekânı duyumsamasının ötesinde algılamasını, dokunsamasını sağlar. Gündelik hayatta, deneyime olanak tanıyan kentsel mekânın da etkisiyle beden etkinleşirken sinemada ise seyircinin izlediği mekânla özdeşleştiği ifade edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları, Sosyoloji, Mimarlık |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 14 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
International Refereed and Indexed Journal of Urban Culture and Management | Kent Kültürü ve Yönetimi Uluslararası Hakemli İndeksli Dergi
Bilgi, İletişim, Kültür, Sanat ve Medya Hizmetleri (ICAM Network) www.icamnetwork.net
Executive Office: Ahmet Emin Fidan Culture and Research Center, Evkaf Neigh. No: 34 Fatsa Ordu
Tel: +90452 310 20 30 Faks: +90452 310 20 30 | E-Mail: (int): info@icamnetwork.net | (TR) bilgi@icamnetwork.net