İhvân-ı Safâ, Orta çağ İslam düşüncesinde
önemli bir yere sahip olan entellektüel bir topluluktur. Toplumun kurtuluşunun
din ile felsefenin birlikteliği ile gerçekleşeceğine inanan bu topluluk, çeşitli
konuları içeren “Risaleler”i yazarak bu hedefini
gerçekleştirmeye çalışmıştır.
X. yüzyılın önemli bir bilgi hazinesi mahiyetinde olan İhvân-ı Safâ
Risaleleri araştırdığı çeşitli konular ve incelediği ilimler arasında Zorunlu
Varlık olan Tanrı’nın bilmesi ve Tanrı’nın bilinmesi gibi her dönemde insan
zihnini meşgul eden konulara da yer vermiş hatta bunu felsefelerinin ana
mihveri yapmışlardır. Zira İhvân-ı Safâ’ya göre
aklını kullanan ve hikmet sahibi olan kişinin ulaşabileceği en son mertebe
Tanrı’nın bilgisine kavuşmasıdır. Kısacası Risalelerin hedefi
doğru bir Tanrı inancının nefislere yerleşmesini sağlamaya yöneliktir
denilebilir.
İhvân-ı Safâ, Tanrı bilgisinin kendine has, sınırsız ve kuşatılamaz
olduğu ve asıl mahiyetini yine Tanrı’dan başkasının bilemeyeceğini belirler.
Tanrı’nın bilinmesi ise insanın içine yerleştirilmiş doğal bir bilgi olarak
değerlendirilmiştir. Ancak bu bilginin ortaya çıkması için öncelikle insanın
kendisini tanıması ve nefsini arındırması gerektiği vurgulanmıştır. Bu da Tanrı’yı
bilme konusunda farklı anlayışların varlığını ortaya çıkarmıştır. Zira kendini
tanımak ve nefsini arındırmak hususunda insanlar eşit seviyede olmadıklarından
ulaştıkları bilgi bakımından da eşit seviyede olmayacaklardır.
Bilgi sahibi olabilmek için aşamalı bir eğitimin daha sağlıklı ve
kalıcı olacağından hareketle ilk olarak “küçük âlem” olarak niteledikleri
insanın kendisini tanımasını ısrarla vurgulayan İhvân-ı Safâ, ancak bundan
sonra insanın dış dünyayı daha doğru bir şekilde tanıyabileceğini
belirlemiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2019 |
Kabul Tarihi | 25 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 9 Sayı: 17 |