Toplumlar incelenirken, üzerinde durulması gereken konulardan birisi ve belki de en önemlisi, din ve dinin toplumsal hayattaki yansımalarıdır. Gerek Batı dünyasın-da gerekse İslam dünyasında geleneksel yapı ile modern dönemde ortaya çıkan durum, ciddi bir kopuş ve değişimi barındırmaktadır. Söz konusu durum, din açı-sından da geçerlidir. Geleneksel olarak kendini dini kimliği ile tanımlayan birey-ler, modern dönemle birlikte farklı kimliklerle ve aidiyet duygusuyla ortaya çık-maktadır. Modernleşmenin söz konusu etkisi, dinin görünürlüğünü ve yansımala-rını da ciddi ölçüde etkilemiştir.
Türklerin gerek Müslüman oluşlarında, gerekse sonraki dönemlerde çok büyük bir yere sahip olan tarikat ve cemaatler, Osmanlı Devleti’nin sonlarından başlayarak ciddi bir krizin içerisine girdi. Cumhuriyet Türkiye’si, tarikat ve cemaatleri yasak-layarak, laik bir toplumsal yapı inşa etmeye çalıştı. Bu süreçte gizli olarak faaliyeti-ni sürdürmek zorunda kalan tarikatlar, kontrolsüz bir şekilde toplumsal hayatta etkilerini sürdürmeye devam ettiler. Özellikle 28 Şubat süreci ve 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında, tarikat ve cemaatler ciddi bir şekilde eleştirilerin ve sorgu-lamanın odağında yer aldılar. Uzun yıllar boyu hem toplumsal hem siyasi olarak etkinliği değişmekte olan dini gruplar, modern Türkiye’de nihai hali neredeyse eskisine zıt olan bir kimlik değişimi yaşamıştır. Eskinin içe dönük ve mistik yapıla-rı, yeni dönemde dışa açık ve aleni bir yapı halini almıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 40 |
**